Ana Sayfa » Yolculamak » Değirmenimden Mektuplar - I : 34


DEĞİRMENİMDEN MEKTUPLAR - I

ALPHONSE DAUDET

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 116


- Siz de görüyorsunuz ki, kardeşlerim, siz de pek iyi görüyorsunuz ki,bu iş böyle yürümez. Benim görevim, kulları hak yoluna sokmaktır. Sizleri, balıklama yuvarlanmakta olduğunuz uçurumdan kurtarmak istiyorum. Yarından tezi yok, paçaları sıvayacağım. Yapılacak bir sürü iş var ama, bakın, ben hepsinin hakkından nasıl geleceğim, bir seyredin. Her şeyin yolunda gitmesi için düzen gerekir. Biz de, Jonquières'teki danslarda olduğu gibi, kol kol gideceğiz.
Yarın pazartesi, kadın erkek tüm yaşlıların günahını çıkaracağım ki, işten bile değil. Salı, sıra çocukların… Bu da çabucak biter.
Çarşamba, delikanlılarla genç kızların sırası… Ha, bak bu, biraz uzun sürer. Perşembe, erkeklerin… Elbette kısa keseriz.
Cuma, kadınların… Onlara “Masal okumaya başlamayın!” diyeceğim.
Cumartesi, sıra değirmencinindir. Bence, tek başına ona bir gün ayırmak, hiç de çok değil!..
Pazara işimizi bitirirsek, ne mutlu bize!
Biliyorsunuz yaçocuklarım, demir tavındayken dövülür! Yemeği, kokutmadan yemeli! Ortada bir sürü kirli çamaşır var, yıkamalı, hem de adamakıllı yıkamalı.
Size Tanrı'dan acıma dilerim. Âmin!

* * *

Ne söylendiyse, yapıldı. Çamaşır yıkandı.
O ünlü pazar gününden beri, günahlarından kurtulan Cucugnan'ın erdemleri, ta on fersahlık uzaklıktan mis gibi kokuyor.
Rahip Martin'e gelince, o da pek mutlu, pek keyifli. Geçen gece düşünde kendisini, arkasında topluluğu, mumlar yanmış, bulut gibi çevreyi kaplayan ödağacı kokuları içinde, ilahici çocuklar Te Deum okuya okuya, cennetin ışıklı yolunda görmüş.
İşte Cucugnan papazının öyküsü. Bunu size Roumanille zevzeğinin bana tenbih ettiği gibi anlattım. O da zaten bunu bir başka geveze ahbabından dinlemiş!
YAŞLILAR
- Azan Baba, mektup mu var?
- Evet efendim, hem de Paris'ten!
Mektubun Paris'ten gelmesi, bizim Azan Babacığın koltuklarını kabartmıştı… Oysa ben.. içime öyle doğuyordu ki, Jean-Jacques Sokağı'ndan kalkıp gelen bu Parisli konuğun böyle ansızın, sabah sabah masamda karar kılması, bütün günümüzü zehir edecekti. Nitekim aldanmamışım, işte bakın:
“Senden bir dileğim var, dostum. Bir gün için şu değirmenini kapa da, hemen Eyguières'e gidiver… Eyguières, sizin değirmenden topu topu üç dört fersah ötede, büyücek bir köydür, senin için bir gezinti olur. Oraya varınca, Yetim Kızlar Manastırı'nı sorarsın. Manastır'dan sonra gelen ilk ev kurşuni pancurlu, alçacık bir evdir; arkasında da küçük bir bahçesi vardır. Kapıyı çalmadan içeri gir. Aslında kapı her zaman açıktır. Girer girmez de var gücünle, şöyle bir seslen: “Merhaba yahu! Ben Maurice'in arkadaşıyım!” İşte o zaman karşında, büyük koltuklarının içine gömülmüş iki yaşlının, hem de adamakıllı yaşlı iki pinponun, sana kollarını açtıklarını göreceksin. Onları benim yerime, kendi anan babanmış gibi bütün sevginle kucakla! Sonra dereden tepeden konuşursunuz; sana incir çekirdeği doldurmayan bir sürü şey anlatırlar. Gülmeden dinlersin. Sakın güleyim deme, e mi? Onlar benim büyükannemle büyükbabamdır.
«   01   ...    24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   »