Ana Sayfa » Yolculamak » Değirmenimden Mektuplar - I : 40
Lorraine yanıt verdi:
- Hayhay, ÅŸevketlim!
Ve iki iri gözyaşı, yağız yanaklarına süzüldü.
O sırada sarayın papazı küçük veliahta yaklaştı ve mini mini bir çarmıha gerilmiş Hazreti İsa yontusunu göstererek, kendisiyle alçak sesle uzun uzun konuştu. Küçük veliaht şaşkınlık içinde papazı dinledi, sonra birdenbire:
- Söylediklerinizi çok iyi anlıyorum rahip efendi, dedi, ama küçük dostumuz Beppo, kendisine çok çok para versek, bizim yerimize ölemez mi?
Rahip, yine alçak sesle bir şeyler söyledi ve küçük veliaht, biraz daha şaşkınlığa düştü.
Rahip sözünü bitirince, küçük veliaht derin derin içini çekerek:
- Kısacası, dedi, bütün bu anlattıklarınız pek üzücü şeyler, rahip efendi. Ama bereket versin ki orada yıldızların cennetinde, yine veliaht olacağım. Tanrı, benim amca oğlumdur, elbette bana, soyluluğuma göre davranır.
Sonra annesine döndü ve:
- En güzel giysilerimi, beyaz herminden mantomla kadife iskarpinlerimi getirsinler! dedi. Bari meleklere güzel görüneyim, cennete veliaht giysisiyle gireyim!
Rahip, üçüncü kez olarak küçük veliahta eğildi ve yavaş sesle ona uzun uzun bir şeyler söyledi. Daha sözünü bitirmemişti ki, veliaht birdenbire öfkeyle bağırdı:
- Demek veliaht olmak, boş şeymiş, öyle mi?
Küçük veliaht onu artık dinlemek istemeyerek, duvara döndü ve acı acı ağladı.
II - KIRA ÇIKAN İLÇE KAYMAKAMI
Kaymakam, yola düzüldü. Önde arabacı, arkada seyis, kaymakamlığın faytonuna kurulmuş, Combe-aux-Fées'deki panayıra gidiyor. Kaymakam Beyefendi, bu sıra dışı günün yüzü suyu hürmetine, işlemeli cici frakını, silindir şapkasını, sırma zırhlı daracık pantolonunu giymiş, sedef kabzalı tören kılıcını takmış, dizleri üzerine yerleştirdiği nakışlı sahtiyandan kocaman bir çantaya üzgün gözlerle bakıyor.
Kaymakam Beyefendi, nakışlı sahtiyandan çantasına üzgün gözlerle bakıyor, az sonra Combeaux-Fées halkına söylemesi gereken o söylevi düşünüyor:
- Sayın ahali…
Ama istediğin kadar kumral favorilerini kıvır kıvır büksün ve yirmi kez:
- Sayın ahali! desin dursun, söylevin arkası bir türlü gelmiyor.
Söylevin arkası bir türlü gelmek bilmiyor. Tanrım, fayton da ne sıcak!.. Combe-aux-Fées yolu güney güneşinin altında, alabildiğine toz duman içinde… Hava sanki tutuşmuşa benziyor… Yolun kıyısında, toza bulanmış karaağaçlar içinden binlerce ağustosböceği durmadan birbirleriyle söyleşiyor… Birdenbire Kaymakam Beyefendi, ürperir gibi oldu. Karşıda bir yamacın eteğinde, sanki kendisine göz kırpan yemyeşil bir meşe korusu ortaya çıkmıştı:
- Bize buyurun Kaymakam Beyefendi! Söylevinizi bizim ağaçların altında daha iyi hazırlarsınız!..
« 01 ... 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 »