Ana Sayfa » Yolculamak » Değirmenimden Mektuplar - II : 12
Ya da imrendirici buğularla aylalanmış tabak tabak yemek taşıyan yardımcıların dizi dizi geçtiğini ve onlarla birlikte, kendisinin de şölen için çoktan hazırlanmış büyük salona daldığını görür gibi oluyor. Aman ne görünüm! Kendi tüyleriyle süslenmiş tavuslar, kızıl menevişli boz kanatlarını açmış sülünler, yakut renginde sürahiler, yeşil dallar arasında parıl parıl meyve yığınlarıyla bezenmiş öyle göz alıcı bir sofra ki, alev alev ışık saçıyor. Ya Garrigou'nun (evet, evet, o Garrigou!) söz ettiği o olağanüstü balıklar! Sanki henüz sudan çıkmış gibi pulları sedef sedef, o kocaman burun deliklerine birer tutam kokulu yeşillik sokularak, rezene otlarının üzerine yatırılmış; bu olağanüstü görünümün düşlemi öylesine canlı ki, Dom Balaguère, bütün bu nefis yemekleri mihrabın işlemeli örtüsü üzerine, kendi önüne konmuş sanıyor ve iki üç kez, “Dominus vobiscum!” diyeceği yerde ağzından bir “Benedicite” (*) kaçırıveriyor. Bu küçük yanılmalar dışında, bu saygıdeğer adam, bir tek satır atlamadan, bir tek eğilmeyi savsaklamadan, duasını harfi harfine okuyor. Birinci duanın sonuna dek her şey oldukça yolunda gidiyor. Ancak bilirsiniz ki, Noel günü aynı papazın birbiri ardı sıra üç dua okuması gerekir.
Papaz rahat bir soluk alarak, kendi kendine:
- Şükür, biri bitti, diyor; sonra bir dakika bile yitirmeden, çömezine, ya da çömezi sandığı kimseye işaret ediyor.
Şıngır, şıngır! Şıngır, şıngır!..
Artık ikinci ayin ve ayinle birlikte de Dom Balaguère'in günahı başlıyor. Garrigou'nun elindeki çıngırak, kulağına cıyak cıyak:
- Aman, elini çabuk tut, diye bağırıyor; bu kez zavallı papaz, yakasını büsbütün oburluk şeytanına kaptırarak, dua kitabına saldırıyor ve şaha kalkmış iştahının hırsıyla sayfaları göçertiyor. Çılgıncasına eğilip kalkıyor, yarım yamalak istavroz çıkarıp eğiliyor, bir an önce bitirip de kurtulmak için, bütün devinimleri kuşa benzetiyor. Kollarını İncil'e uzatıp uzatmadığı, Confiteor bölümünde göğsünü yumruklayıp yumruklamadığı bile belli değil. Papazla çömezi arasında, kim daha çabuk bırbır edecek diye bir yarıştır başlıyor. Ayetlerle karşılığı birbirine dolanıyor, birbirini omuzluyor. Zaman almasın diye, ağız açmadan, yarısı gürültüye giden sözcükler, anlaşılmaz mırıltılar olarak sona eriyor.
Oremus Ps… Ps… Ps…
Mea culpa… Pa… Pa…
Her ikisi de, fıçıda ayaklarıyla şaraplık üzüm ezen bağcılar gibi, her yana zifos sıçratarak duanın Latincesini ha bire karıştırıp duruyorlar.
Balaguère:
- Dom… scum!.. diyor.
Garrigou da:
- Stutuo!.. diye yanıt veriyor. Sonra, dörtnala gitsinler diye posta arabalarının atlarına takılan çıngırak gibi çınlayıp duran o uğursuz çıngırak da hep kulaklarının dibinde… Bu hızla, ilahisiz bir ayinin ne çabuk hakkından gelineceğini artık siz düşünün.
Papaz soluk soluğa:
- Şükür, ikincisi de bitti! diyor; soluk bile almadan, kan ter içinde, kendisini mihrabın basamaklarından aşağı atıyor ve…
Şıngır, şıngır! Şıngır, şıngır!..
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 ... 38 »