Ana Sayfa » Yolculamak » Değirmenimden Mektuplar - II : 20


DEĞİRMENİMDEN MEKTUPLAR - II

ALPHONSE DAUDET

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 117


daha yiğit, daha yırtıcı bir askerimiz olmamış. Savaş bitince, Seyyid Ömer Milianah'ya dönmüş. Ama bugün bile, önünde Abdülkadir'den söz edildiğinde öfkeden rengi atar, gözlerinden şimşek çakar.
Seyyid Ömer altmış yaşındadır. Bunca yaşlı, üstelik bir de çiçek bozuğu olmasına karşın, yüzü güzelliğini koruyor. Uzun kirpikler, bir kadın bakışı, sevimli bir gülümseyiş, soylu bir eda. Savaş yüzünden malı mülkü yok olmuş, kendisine eski varlığından Chelif ovasında bir çiftlikle, Milianah'da gözü önünde yetiştirdiği üç oğluyla birlikte kendi halinde yaşadığı bir ev kalmış. Yerli reisler, kendisine büyük bir saygı gösteriyorlar. Aralarında bir anlaşmazlık çıkınca, hemen onu yargıcı yapıyorlar; onun yargısı da hemen her zaman yasa yerine geçiyor. Sokağa pek az çıkar. Kendisini, her gün öğleden sonra evine bitişik ve kapısı sokağa açılan dükkânda bulabilirsiniz. Buranın döşemesi, hiç de gösterişli değil. Ak badanalı duvarlar, çepeçevre tahta bir sedir, minderler, çubuklar, iki mangal… İşte Seyyid Ömer'in, herkesin derdini dinlediği ve anlaşmazlıklarına baktığı yer, burasıdır. Sanki dükkânda yargıçlık eden bir Hazreti Süleyman.
* * *
Bugün pazar, içerisi epey kalabalık. On iki kadar oymak reisi, sırtlarında burnusları, çepeçevre sedire bağdaş kurmuşlar. Her birinin yanında uzun bir çubukla örme bir zarf içinde küçücük bir kahve fincanı var. İçeriye girdim, kimse yerinden kımıldamadı… Seyyid Ömer, oturduğu yerden en tatlı gülümseyişiyle beni karşıladı ve eliyle, yanıbaşında sarı ipekten büyücek bir mindere buyur etti. Sonra parmağını dudaklarına götürerek, ses çıkarmayıp dinlememi anlattı.
Olay şu: Bir toprak parçası sorunu yüzünden Beni-Zougzoug oymağının başkanıyla Milianahlı Yahudi'nin biri arasında anlaşmazlık çıkmış, her iki taraf da davayı Seyyid Ömer'e anlatmak ve onun yargısına razı olmak konusunda anlaşmışlar. O gün de duruşma günüymüş. Tanıklar çağrılmış; ama bizim Yahudi birdenbire caymış, tanık filan getirmeden, yalnız başına gelmiş ve bu iş için artık Seyyid Ömer'e değil, Fransızların sulh yargıcına başvurmak niyetinde olduğunu söylemiş… Ben içeriye girdiğimde, iş bu aşamadaydı.
Yahudi (sarımtırak sakallı, kahverengi pantolonlu, mavi çoraplı, kadife kasketli, yaşlı bir herif) başını yukarıya kaldırıyor, yalvaran gözleri fıldır fıldır Seyyid Ömer'in pabuçlarını öpüyor, boynunu büküyor, diz çöküyor, ellerini kavuşturuyor… Arapça bilmem, ama Yahudi'nin bu sözsüz oyunundan, ağzından düşürmediği “Zouge de paix, Zouge de paix” sözlerinden, bütün bu dil dökmelerin anlamını çıkarıyorum:
- Biz Seyyid Ömer'den kuşkulanmayı aklımıza getirmeyiz; Seyyid Ömer, yargıçtır; Seyyid Ömer, adaletlidir… Ancak şu var ki, Zouge de paix, bizim işimizi daha iyi görür.
Orada bulunanların hepsi bu işe pek içerlemişti, ama serde Araplık var, hiç kimse istifini bozmuyor… Seyyid Ömer, (alaycıların şahı) sedirine yaslanmış, gözleri dalgın, dudaklarında çubuğun kehribar ucu, bütün bu sözleri gülümseyerek dinliyor. Yahudi en dolambaçlı sözlerinin tam ortasındayken, biri “Caramba”yı basıyor ve herifin sözünü ağzına takıveriyor. Bu adam, oymak başkanının tanığı olarak gelmiş bir İspanyol göçmeni… Yerinden kalkıyor, Yahudi'ye yaklaşarak, her dilden, her türlü, hatta aralarında burada yinelenemeyecek denli okkalı bir Fransız sözü de içinde olmak üzere bir sepet dolusu sövgüyü herifin tepesinden aşağı boşaltıyor… Seyyid Ömer'in Fransızca bilen oğlu, babasının önünde böyle bir sözcüğün geçtiğini duyunca kıpkırmızı kesiliyor ve dışarıya çıkıyor. (Arap eğitiminin bu özelliğini unutmamalı.) İçerdekiler yine istiflerini bozmuyorlar, Seyyid Ömer de hep gülümsüyor. Yahudi ayağa kalkıyor, korkudan titreye titreye ama şu “Zouge de paix, Zouge de paix” teranesine de hız vererek, geri çekile çekile kapıyı buluyor, çıkıyor. İspanyol, öfkeden kan beynine sıçramış, peşinden fırlıyor, herifi sokakta yakalayarak suratına iki sille aşkediyor… Yahudi, kollarını açarak, dizüstü çöküveriyor. Yaptığından biraz utanan İspanyol da yeniden dükkâna giriyor… İspanyol'un içeriye
«   01   ...    10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   ...    38   »