Ana Sayfa » Yolculamak » Değirmenimden Mektuplar - II : 21


DEĞİRMENİMDEN MEKTUPLAR - II

ALPHONSE DAUDET

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 117


girmesiyle Yahudi'nin yerinden kalkması bir oluyor, çevresini saran rengarenk kalabalığı sinsi sinsi bir süzüyor. Ortada her türlü insan var: Maltalılar, Mahonlular, Zenciler, Araplar. Ama hepsi de Yahudilere kin beslemekte birlik; bir Yahudi'ye böyle kötü davranıldığını görmekten hoşnut… Yahudi bir an duraklıyor, sonra bir Arabı, burnusunun eteğinden yakalayarak:
- Sen gördün Ahmet, diyor, sen gördün! Sen buradaydın. Gâvur beni dövdü. Tanığım olursun, ha? Tanığım olursun değil mi?
Arap, burnusunu çekip kurtarıyor ve Yahudi'yi itiyor. Bir şey bildiği yok ki, hiçbir şey görmemiş; tam o sırada başını çevirmiş bulunuyormuş…
Zavallı Yahudi, bir frenkinciri soymakta olan şişman bir zenciye:
- Aman, sen Kaddur, diyor, sen gördün… Gâvurun beni nasıl dövdüğünü gördün…
Zenci aşağılama anlamında yere tükürüyor ve kalkıp gidiyor. O da hiçbir şey görmemiş. Külahının altında gözleri kor gibi hınzır hınzır parlayan, şu ufak tefek Maltalı da hiçbir şey görmemiş. Başında nar sepeti, gülerek kaçıp giden şu karayağız Mahonlu kadın da hiçbir şey görmemiş…
Yahudi istediği denli bağırsın, yalvarsın, tepinsin… Kimse tanık olmuyor, kimse bir şey görmemiş… Bereket versin, iki dindaşı, tam o sırada, sünepe sünepe duvar diplerine sürtünerek sokaktan geçiyor. Bizim Yahudi onları görüyor:
- Çabuk, çabuk, kardeşlerim! Çabuk dava vekiline! Çabuk sulh yargıcına!… Sizler, gördünüz elbette… Benim gibi yaşlı bir adamı nasıl dövdüklerini gördünüz!…
Hiç görmez olurlar mı? Elbette görmüşlerdir!…
… Seyyid Ömer'in dükkânında dehşetli bir heyecan… Kahveci, fincanları dolduruyor, çubukları yakıyor, konuşan konuşana, kahkahayı atan atana. Bir Yahudi'nin dayak yediğini görmek, pek keyifli şey!… Şamatanın, tütün dumanının arasından, usulcacık kapıya yaklaşıyorum. Niyetim, Yahudi mahallesinde biraz dolaşarak, dindaşları, kardeşlerine yapılan bu aşağılamaya ne diyorlar, onu anlamak…
Babacan Seyyid Ömer bana:
- Bu akşam yemeğe gel, mösyö! diye bağırıyor.
Çağrıyı kabul ederek teşekkür ediyorum. Artık dışardayım.
Yahudi mahallesinde herkes ayak üstünde. Olay çoktan almış yürümüş. Dükkânlarda kimsecikler yok. İşlemeciler, terziler, saraçlar, kısacası bütün İsrailoğulları sokağa dökülmüş… Kadife kasketli, mavi çoraplı adamlar, öbek öbek toplanmış, çırpına çırpına bağrışıp duruyorlar… Solgun benizli, yahni yanaklı, yüzleri kara şeritlerle çevrili, sırma göğüslüklü düpedüz entarileri içinde tahtadan oyulmuş putperest yontuları gibi dimdik duran kadınlar, miyavlaya miyavlaya, bir öbekten öbürüne geliyorlar… Tam oraya vardığım sırada, kalabalık dalgalanır gibi oldu. Herkes koşuştu, itişip kakıştı… Serüvenin kahramanı Yahudi, tanıklarının omzuna dayanmış, iki geçeli dizilen kasketlilerin arasından bir “Ha babam, haydi!” tufanı içinde geçiyor:
- Al öcünü kardeş, öcümüzü al, Yahudilerin öcünü al. Hiç korkma, arkanda yasa var.
Çam sakızıyla meşin eskisi kokan suratsız bir cüce, miskin miskin, ahlaya uflaya, yanıma sokuluyor ve bana:
- Görüyorsun ya, diyor, biz umarsız Yahudilere neler yapıyorlar! Şu zavallı yaşlı adama bak. Zavallıyı öldüresiye dövmüşler.
«   01   ...    11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   ...    38   »