Ana Sayfa » Yolculamak » Değirmenimden Mektuplar - II : 36
çağından kalma bu iki sığırtmaç, bu ıssız çölün yalnızlığında birbirlerine sokulacakları yerde, siyasal görüşleri yüzünden birbirlerinden nefret edebilmenin yolunu bulmuşlar demek!
V
VACCARÈS
Camargue'da en güzel şey, Vaccarès'dir. Çoğu kez avlanmayı bırakarak, bu tuzlu gölün, büyüğünün karalar arasına hapsedilmiş ve bu tutsaklığına alışmış bir parçası gibi olan bu deniz yavrusunun kıyısına gider otururum. Çoğu kez, kıyılara bir iç kapayıcılık veren o kuraklık, o çoraklık yerine, Vaccarès, ince kadife gibi otlarla yemyeşil ve yüksekçe kıyılarına bambaşka ve pek hoş bir bitki dünyası serer: Kantaronlar, su yoncaları, arapdedeler ve kışın mavi, yazın kırmızı, havalar değiştikçe renk değiştiren ve sürekli çiçek açarak türlü türlü renkleriyle mevsimleri belirten o canım zerdali dikenleri.
Akşamları, saat beşe doğru, güneşin ufka süzüldüğü anlarda genişliğini daraltacak, bozacak bir tek kayık, bir tek yelken bile bulunmayan bu üç fersahlık suyun öyle güzel bir görünümü vardır ki, altından zeminin küçücük bir çöküntüsüne rasgelince yeniden ortaya çıkmaya hazır suların her yandan sızdığı duyumsanan killi bir arazinin kıvrımları arasında yer yer görünen küçücük göllerin, sulama kanallarının, o yalın, içten güzelliğine hiç benzemez. Burası insana bir büyüklük, bir genişlik izlenimi verir.
Dalgaların bu pırıltısı uzaktan, kılkuyruk, balıkçıl, balaban, beyaz karınlı ve pembe kanatlı telliturna sürülerini çeker. Bunlar, türlü renkleriyle, aynı boydan bir şerit gibi, balık avlamak için bütün kıyı boyunca dizilirler. Sonra kara leylekler, bu parlak güneşin altında, bu sessiz diyarda, kendi öz yurtlarındaymış gibi dolaşan Mısır'ın o gerçek kara leylekleri… Gerçekten, bulunduğum yerden suyun çalkantısıyla kıyılara dağılmış beygirlerini çağıran bekçinin sesinden başka bir şey işitmem. Bu beygirlerin hepsinin de “Cifer!.. (Lucifer) Estello!… Estournello!…” gibi gösterişli adları vardır. Her beygir, kendi adını duyunca, yelesi rüzgârda dalgalana dalgalana koşup gelir ve bekçinin elinden yulaf yer…
Daha uzakta, hep aynı kıyıda, beygirler gibi başıboş otlayan kalabalık bir öküz manadosu (sürü) vardır. Arasıra, bir ılgın korusunun üstünden, çökük sırtlarının çizgisini ve hilâa biçiminde kalkık küçük boynuzlarını görürüm. Bu Camargue öküzlerinin çoğu, ferrade'larda, köy şenliklerinde dövüş işin yetiştirilir; kimileri bütün Provence ve Languedoc dövüş alanlarında ün salmışlardır. Nitekim bize komşu manado'da, ötekilerin arasında le Romain (Romalı) adında öyle korkunç bir dövüşken boğa vardır ki, Arles, Nimes ve Tarascon'da yapılan dövüşlerde bilmem kaç adamın ve beygirin karnını deşmiştir. Sürü arkadaşları da onu kendilerine baş yapmışlar. Çünkü bu garip sürülerde hayvanlar, kendilerine baş yaptıkları bir yaşlı boğanın çevresinde toplanarak kendi kendilerini yönetirler. Camargue'da bir fırtına kopunca, dümdüz ovada hiçbir engelin çeviremediği, durduramadığı böyle ürkünç bir karışıklıkta, bütün sürünün, yaşlı boğanın arkasında, birbirine nasıl sokulduğunu görmeli. O zaman bütün o eğik başlar, öküz gücünün toplandığı o geniş alınlarıyla, rüzgârın geldiği yöne çevrilir. Bizim Provence çobanları, bu manevraya, “Vira la bono au giscle” yani “Rüzgâra boynuz çevirmek,” derler. Bu kurala uymayan sürünün vay haline! Yağmurla çevreyi göremez olan, fırtınayla sürüklenen, bozguna uğramış manado, olduğu yerde döner; büsbütün ürker, dağılır ve fırtınadan kaçmak için, şaşkına dönmüş, can havliyle rasgele koşan öküzler, kendilerini, ya Rhône ırmağına, ya Vaccarès gölüne ya da denize atarlar.
KIŞLA ÖZLEMİ
Bu sabah, henüz şafak sökerken korkunç bir trampet sesiyle yatağımdan sıçrayarak uyandım. Tam tram tram! Tam tram tram!
Allah Allah, bu saatte bizim çamlıkta trampetin ne işi var?… Garip şey!
« 01 ... 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 »