Ana Sayfa » Yolculamak » Dr. Jekyll ve Mr. Hyde : 11
Hyde girdikten sonra noter bir süre, sıkıntılı sıkıntılı olduğu yerde kaldı. Sonra yavaş yavaş, adım başında durup kafası alt üst olmuş bir adam gibi elini alnı üzerinde gezdire gezdire yürümeye başladı. Yürürken böylece kendi kendisine tartıştığı sorun, çözümü pek az bulunabilen türdendi. Hyde ölü benizli, eciş bücüş bir şeydi. Gözle görülebilir bir sakatlığı olmadığı halde insana sakat olduğu izlenimini veriyordu. Yüzünde sevimsiz bir gülüşü vardı. Notere ürkeklik ve küstahlıkla karışık bir tür cani duygusunu vermiş ve kısık, fısıltılı, çatlak bir sesle konuşmuştu. Bütün bunlar ona karşı olan noktalardı; ama yine de, bütün bunlar noterin bu adama karşı duyduğu o bilinmez nefret, tiksinti ve korkunun nedenini açıklayamıyordu. Kafası altüst olan noter, “Başka, daha başka bir şey olmalı bunda. Daha başka bir şey var. Ah, o başka şeyin ne olduğunu bilsem. Vallahi insana benzer bir yanı yok. Mağaralarda yaşayan vahşilerden biri mi desem, bilmem… Belki masallarda adı geçen gulyabaniler türünden bir şeydir!.. Ya da sakın insan bedenine girerek onun çamurdan yapısını değiştiren kötü ruhlardan biri olmasın? Sanırım, bu sonuncusu olacak. Ah, benim zavallı Jekyll'ım. Yaşamımda iblisin mührünü bir yüzde okumuşsam, bil ki bu, kesinlikle senin yeni dostunun yüzüdür” dedi.
Yan sokağın köşesini dönünce, eskiden kalma güzel evlerin bulunduğu bir alana varılırdı. Şimdi bu evlerin birçoğu eski görkemlerini yitirmiş, yıkılmaya yüz tutmuş; haritacılar, mimarlar, karanlık işlerle uğraşan avukatlar, bir takım adı sanı belirsiz komisyoncular gibi türlü türlü insanlara oda oda, kat kat kiraya verilmişti. Köşeyi döndükten sonraki ikinci ev nasılsa bütün olarak tutulmuştu ya da sahipleri oturuyordu burada. Utterson, kapının üstündeki yelpaze biçimi pencereden gelen ışık dışında her yanı karanlığa gömülmüş olmasına karşın, büyük bir refah ve zenginlik gösteren bu evin kapısının önünde durdu ve tokmağı vurdu. Temizce giyinmiş yaşlıca bir uşak kapıyı açtı.
- Doktor Jekyll evde mi, Poole?
Uşak:
- Bakayım efendim, buyurun, diyerek konuğu içeri aldı; alçak tavanlı, geniş zemini parke taşlarla döşenmiş, iyi cins ağaç dolaplarla süslenmiş ve (taşra evlerinin ısıtma yöntemine göre) parlak ve açık bir ocak ateşiyle ısıtılmış rahat bir salona götürdü:
- Efendim, burada, ocak başında mı beklersiniz; yoksa yemek odasındaki lambayı yakayım mı?
Utterson:
- Burası iyi, sağ ol, dedi ve biraz daha yaklaşarak ocağın ön demirlerine doğru eğildi. Şimdi yalnız başına bulunduğu bu yer dostu doktorun pek hoşlandığı bir salondu. Utterson bunun, Londra'nın en hoş salonu olduğunu söyler dururdu. Ama bu akşam, içinde bir ürperti vardı. Hyde'ın yüzü belleğinden bir an silinmemişti. Kendisinde pek az duyduğu bir tiksintiyle yaşamı tatsız buluyordu. Bilinmeyenlere dalmış kafası, ateşin cilalı dolapların üstüne düşen titrek ışığında, kendisinin tavana yansıyan devingen gölgesinde bir tehdit okuyor gibiydi. Poole çok geçmeden gelip efendisi Dr. Jekyll'ın evde olmadığını kendisine bildirdiği zaman aldığı rahat soluktan utanmış gibi oldu.
- Ama Poole, ben Hyde'ın şu eski otopsi odasına girdiğini gördüm. Dr. Jekyll evde yokken onun oraya girmesi doğru mudur?
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 ... 50 »