Ana Sayfa » Yolculamak » Dr. Jekyll ve Mr. Hyde : 14
- Benim altın yürekli Utterson'ım. Ne iyisin sen! İşte bu sözün senin yüreğinin ne kadar temiz olduğunu gösterir. Sana nasıl teşekkür edeceğim bilemiyorum. Sana tümüyle inanıyorum. Sana herkesten çok, evet, herkesten, kendimden bile çok güvenim var. Ama gerçekten sorun düşündüğün gibi değil. Düşündüğün gibi kötü değil; yalnızca iyi yüreğini yatıştırmak için sana bir şey söyleyeceğim, Utterson. Hyde'dan yakamı, istediğim an sıyırabilirim. Bunun için söz veriyorum. Sana yeniden teşekkür ederim. Bir şey daha ekleyeyim Utterson, kötüye yormayacağına eminim… Bu tümüyle benimle ilgili bir sorun; senden kurcalamamanı rica ediyorum.
Utterson ocaktan gözünü ayırmadan biraz düşündü, sonra:
- Yerden göğe haklı olduğunu görüyorum, diyerek ayağa kalktı.
Doktor konuşmasını sürdürdü:
- Çok iyi; ancak, bu sorunu açtığımıza göre, dilerim ki bir daha artık hiç dönmeyiz, ama senin anlamanı istediğim bir nokta var. Gerçekten şu zavallı Hyde'a karşı pek büyük bir ilgi duyuyorum. Onu gördüğünü biliyorum, bana kendisi anlattı. Sana kaba davrandığını sanıyorum. Ama ne olursa olsun o genç adama karşı ben büyük, pek büyük bir ilgi duyuyorum. Ölecek olursam, onun biraz nazını çekeceğine ve hakkını koruyacağına söz vermeni istiyorum. Durumu iyice bilsen, bunun için söz verirsin sanırım. O zaman büyük bir üzüntüden kurtulmuş olacağım.
Noter:
- Onu seveceğime söz veremem doğrusu, dedi.
Jekyll noterin koluna girerek yalvardı:
- A canım, ben de senden bunu istemiyorum ki. Yalnızca onu korumanı istiyorum. Ben ölünce hatırım için ona yardımını rica ediyorum. Bu kadar.
Utterson içini çekmekten kendini alamadı:
- Peki, söz veriyorum, dedi.
Hemen hemen bir yıl sonra, 18** yılının ekiminde, Londra eşi görülmedik bir cinayetle sarsılmış; öldürülenin yüksek konumdaki bir kişi olması, bu öldürme olayının önemini artırmıştı. Cinayet konusunda bilinen şeyler sınırlı olmakla birlikte, olay tüyler ürperticiydi. Thames ırmağına yakın bir evde yalnız başına oturan bir hizmetçi kadın, saat on bire doğru yatmak üzere yukarıya çıkmıştı. Gece yarısından sonra kenti yoğun bir sis kaplamış olmasına karşın, bu sabah alacasında gökyüzü apaçıktı. Hizmetçi kadının penceresinin baktığı yol da, bol ay ışığı altında pırıl pırıl parlıyordu. Kadın anlaşılan tatlı düşler kuruyordu. Penceresinin hemen yanı başında bulunan sandığın üstüne oturmuş, düşünceye dalmıştı. Sonradan (tanık olduğu olayı, seller gibi akan gözyaşlarını tutamayarak anlatırken) yinelediğine göre, ömründe hiçbir zaman, insanlara karşı böylesine dostluk, dünyaya karşı böylesine sevgi ve sevecenlik beslememiş. İşte pencerede böylece otururken yaşlı, kelli felli, ak saçlı bir adamın yoldan doğru geldiğini görmüş.
« 01 ... 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 ... 50 »