Ana Sayfa » Yolculamak » Dr. Jekyll ve Mr. Hyde : 17
- Bu beyin kim olduğunu size söylemem iyi olur, dedi, bu bey, Scotland Yard'ın polis müfettişlerinden Newcomen'dir.
Kadının yüzünde çirkin bir sevinç ışıltısı belirdi:
- Ya… Öyleyse bir belaya çatmış olmalı. Acaba ne yapmış ki? dedi.
Noterle polis müfettişi bakıştılar.
Müfettiş:
- Bu adam pek sayılıp sevilen biri değil sanırım… dedi ve kadına döndü:
- Şimdi kadınım, bu beyle birlikte şöyle çevreye göz gezdirmemize bir izin ver bakalım, dedi.
Hyde, bu kadın da olmasa bomboş kalacak olan evin ancak iki odasını kullanıyordu; ama bunlar zevk ve özenle döşenmişti. İçi şarap şişeleriyle dolu bir dolap, gümüşten sofra takımı, şık masa örtüleri, duvarda (Utterson'ın tahminine göre) sanattan anlayan Jekyll'ın armağan ettiği güzel bir resim vardı. Halılar güzel renklerle bezeliydi. Ama o sırada bu odalar, az önce ve ivedilikle talana uğramış gibi görünüyordu. Giysiler cepleri tersine çevrilmiş bir durumda yerdeydi; çekmeceler açık duruyordu. Ocakta da sanki birçok kâğıt yakılmış gibi yığınla kül vardı. Müfettiş, korların arasından, nasılsa yanmadan kalmış yeşil kaplı bir çek defteri koçanını bulup çıkardı. Bastonun öteki parçası da kapının arkasında bulundu. Bu kuşkularını doğrulayıcı bir ipucu olduğundan, müfettiş pek geniş bir soluk aldı. Bankaya gidip de katilin hesabında binlerce sterlinin yatmakta olduğunu görünce, artık iyice emin olundu.
Müfettiş Utterson'a dönerek:
- Onun avucumun içinde olduğuna güvenebilirsiniz. Sanırım çıldırmış olmalı. Yoksa bu baston parçasını asla bırakmaz, hele çek defterini kesinlikle yakmazdı. Çünkü bu adam paraya tapıyor. Onu bankada bekleyerek kayıtları çıkarmaktan başka yapacak bir şey yok, dedi.
Bununla birlikte senetlerini ele geçirmek pek de kolay yapılabilecek bir iş değildi; çünkü Hyde bankaya pek az tanıdık adı vermişti. Dahası, o hizmetçi kadının efendisi de kendisini ancak iki kez görmüştü. Ailesinin izini bulmak olanaksızdı. Hiç resim çektirmemişti. Onu tanımlayabilen birkaç kişi de, bu gibi durumlarda her zaman olduğu gibi, farklı şeyler söylüyorlardı. Yalnızca tek bir noktada birleşiyorlardı: O da, kaçan adamın, görenleri etki altında bırakan, o akıllardan çıkmaz, o anlatılmaz çarpıklığıydı.
O gün ikindi vakti, Utterson Dr. Jekyll'a gittiği zaman, Poole kendisini hemen kapıda karşıladı. Mutfaktan, bir zamanlar bahçe olarak kullanılan bir avlu içinden geçirerek, evde kimi zaman laboratuvar, kimi zaman da otopsi odaları diye anılan yapıya götürdü. Doktor bu evi tanınmış bir operatörün vârislerinden satın almıştı. Kendisi otopsiden çok kimyasal işlerden hoşlandığı için, bahçenin dibindeki yapının niteliğini değiştirmişti. Utterson, arkadaşının evinin bu bölümüne ilk kez kabul ediliyordu. Zindana benzeyen penceresiz yapıya merakla bakıyordu. Şimdi ıssız olan, bir zamanlar hevesli öğrencilerin doldurduğu amfiden geçerken, çevresine, kimya gereçleriyle dolu masalara, öteye beriye atılmış ambalaj sandıklarına ve bu sandıklardan dökülmüş samanlara baktı.
« 01 ... 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 ... 50 »