Ana Sayfa » Yolculamak » Dr. Jekyll ve Mr. Hyde : 49
Kahvaltıdan sonra, avluda geziniyordum. Serin havayı zevkle ciğerlerime çekerken, birdenbire üstüme o değişikliğin habercisi olan tanımlanamaz duygu geldi. Kendimi çalışma odama henüz atmıştım ki, bir kez daha Hyde'ın tutkularıyla yanmaya başladım. Bu kez, kendime gelmek için ilaçtan iki doz birden almak gerekti. Ama boşuna! Altı saat sonra ocak başında üzgün üzgün otururken sancılar yeniden başladı; yeniden ilaç içmek gerekti.
Sözün kısası, o günden sonra artık ancak beden eğitimi yapanlara özgü büyük bir çabayla ve yalnızca ilacın ani etkisiyle Jekyll'ın kimliğine girebiliyordum. Gece ya da gündüz, ne zaman olursa olsun, dönüşümün olacağını önceden haber veren o titremelere yakalanıyordum. Daha kötüsü, uyuyacak ya da koltuğumda şöyle bir dalacak olsam, kesinlikle Hyde olarak uyanıyordum. Artık yıkımımın bu sürekli tehdidi altında, hiçbir insanın dayanamayacağı uykusuzluk sürecinde duyduğum bunalımla, ruh ve bedence bitmiş bir insana döndüm; aklımda bir tek düşünce vardı: öteki kişiliğimin verdiği dehşet. Ama ne zaman uyusam ya da ne zaman ilacın etkisi sona erse, hemen hiç dönüştüğümü duyumsamadan (çünkü dönüşme sancıları gün geçtikçe azalıyordu) korkunç düşlemlere dalıyordum; ruhum nedensiz nefretlerle kaynamaya başlıyordu; bedenim, içimde oluşan bu yaşam enerjisine göğüs geremeyecek kadar zayıflıyordu. Güçlü bir vücudun bana sahip çıktığını duyumsuyordum. Anlaşılan, Jekyll güçten düştükçe, Hyde'ın gücü artıyordu. Ve şimdi onları birbirinden tümüyle ayıran nefretin, her iki kişiliğimde de eşit olduğu kesindi. Jekyll için bu, yaşamla ilgili bir içgüdü sorunuydu. Artık kimi bilinçli davranışlarını kendisiyle paylaştığı ve ölümü onunla ortaklaşa hak ettiği o yaratığın ne olduğunu anlamıştı. Duyduğu acının en güçlü yanını oluşturan bu ortak bağın dışında, bütün canlılığına karşın, Hyde'ı yalnızca kötü bir yaratık olarak değil, aynı zamanda organik olmayan bir varlık olarak da görüyordu. İşte onu sarsan bu düşünceydi. Sanki çamurdan sesler, çığlıklar geliyordu. Sanki biçimi belirsiz toprak, devinmeye başlıyor ve suç işliyordu. Sanki ölü olan o şey, yaşamı zorla ele geçiriyordu. Üstelik bu başkaldıran nefret, ona, bir kadının kocasına, bir gözün öteki göze olan yakınlığından daha yakındı. Onun bedenine kapanıp hapsedilmişti de homurdandığını duyuyordu. Zayıfladığını, hele uyuduğunu sezdi mi, ona karşı ayaklanıyor ve onu yere çarpıyordu. Hyde'ın Jekyll'a olan nefreti bir başka türlüydü. Darağacından duyduğu korku, onu sık sık canına kıyma girişimlerine sürüklüyor ve bir kişilik olacak yerde, onu bu yaşamda ikinci derecede kalmak zorunda bırakıyordu. Ama o bu zorunluluktan, Jekyll'ın şimdi düşmüş olduğu umutsuzluktan iğreniyordu. Kendisine karşı beslenen nefrete diş biliyordu. Onun için bana durmadan bu maymunca oyunları oynuyor; bu yüzden kitabımın sayfalarına kendi el yazımla gelişigüzel sövgüler karalıyor, mektuplarımı yakıyor, babamın resmini yırtıyordu. Şurası kesin ki, ölümden korkmasa, sırf beni de kendisiyle birlikte yok etmek için, çoktan canına kıyardı; ama yaşamına karşı duyduğu sevgi görülmemiş bir şeydi. Dahası, diyeceğim ki; onu yalnızca anarken bile kanı donan, hasta olan ben, bu bağlılıktaki tutkuyu ve bayağılığı düşündükçe ve canıma kıyıp onu kendimden uzaklaştırabilecek olan gücümden dolayı nasıl titrediğini anımsadıkça, sanki içimden ona acıdığımı duyuyordum.
Bu sözleri uzatmanın anlamı yok. Aslına bakılırsa, buna zamanım da yok. Dünyada hiç kimse bunca acıya katlanmış değildir. Bunu söylemek yeter. Bu acılara ruhumda bir alışkanlık; -avuntu değil ama- bir tür duyarsızlık oluştu; bu nedenle, umutsuzluğa boyun eğdim. Çektiğim ceza, şimdi başıma gelen ve beni asıl kişiliğimden ve yaratılışımdan büsbütün ayıran bu yıkım olmasaydı, belki yıllarca sürüp gidecekti.
« 01 ... 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 »