Ana Sayfa » Yolculamak » Erzurum Yolculuğu & Byelkin'in Öyküleri : 17
yıl yaralanan Mihail Puşçin de oradaydı. (22) Şanlı bir arkadaş ve yiğit bir asker olarak seviliyor, saygı görüyordu. Eski ahbaplar çevremi kuşattı. Ne kadar değişmişler… Zaman ne çabuk geçiyor!..
Heu! fugaces, Posthume, Posthume
Labutur anni… (23)
Rayevski'ye dönüp geceyi onun çadırında geçirdim. Gece yarısı korkunç haykırışlarla uyandık. Düşmanın beklenmedik bir baskın yaptığını sanırdınız. Rayevski durumu öğrenip gelmesi için bir adam gönderdi. Meğer iplerini koparan birkaç Tatar atı ordugâhın içinde koşuyor; Müslümanlar da (bizim ordudaki Tatarlara böyle deniyordu) hayvanları yakalamaya çalışıyorlarmış.
Şafakla birlikte ordu ilerlemeye başladı. Ormanlık dağlara yaklaşıyorduk. Dar bir boğaza girdik. Dragonlar kendi aralarında:
“Kardeşlik, aman gözünü aç; tepemize top mermileri düşmesin” diye konuşuyorlardı.
Gerçekten de tam pusuluk bir yerdi burası. Fakat General Burtsov'un hareketiyle oyalanan Türkler bu durumdan yararlanamadılar. Tehlikeli boğazı burnumuz kanamadan geçerek düşman ordugâhına on verst uzaklıktaki Soğanlı tepelerine çıktık.
Burada, hüzün verici bir görünümü vardı doğanın. Hava soğuktu. Dağlar kederli çamlarla örtülüydü. Dere yatakları, çukurlar karla doluydu.
…nec Armeniis in oris,
Amice Valgi, stat glacies iners
Merses per omnes (24)
Yemeği henüz bitirmiş dinlenirken, tüfek sesleri duyuldu. Rayevski bir haberci gönderdi. Türkler öncü müfrezemize ateş açmış. Yabancısı olduğum bu tabloyu seyretmek için Semiçev'le birlikte yola çıktım. Yolda yaralı bir Kazak'a rasladık. Eğerin üzerinde sallanarak oturuyordu. Sararmıştı ve kan içindeydi. İki Kazak destek oluyorlardı ona.
Semiçev:
“Çok Türk var mı?” diye sordu.
İçlerinden biri:
“Domuz sürüsü gibi saldırıyorlar efendimiz” diye karşılık verdi.
Boğazı geçince çarpışmayı gördüm. 200 kadar Kazak, karşımızdaki dağın yamacında bir lav yatağında savaş düzeni almıştı. Tepelerinde de 500 kadar Türk vardı. Kazaklar ağır ağır geriliyorlardı. Türkler ani ataklara kalkarak Kazakların 20 adım ötesine kadar geliyor; nişan alıp ateş ediyor, sonra dörtnala geri çekiliyorlardı. Yüksek sarıkları, kırmızı kaftanları ve atlarının parlak koşumları; mavi üniformalı, gösterişsiz koşum takımlarına sahip Kazaklarla tam bir karşıtlık yaratıyordu. Bizimkilerden 15 kişi yaralanmıştı. Yarbay Basov haberci göndererek imdat istedi. Bu sırada kendisi de ayağından yaralıydı. Kazaklar bozulmak üzereydi. Fakat Basov yeniden atına bindi; komutayı elden bırakmadı. Destek birliği gelip yetişti. Türkler bunu görünce, başı kesilmiş çıplak bir Kazak cesedini dağda bırakarak bir anda gözden yitip gittiler. Kestikleri kafaları İstanbul'a gönderiyorlarmış. Ellerini kana batırıp sancaklarına basıyorlar.
« 01 ... 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 ... 72 »