Ana Sayfa » Yolculamak » Erzurum Yolculuğu & Byelkin'in Öyküleri : 65
- Sevgili Akulina, seni öpmek geliyor içimden ama, cesaretim yok buna. Öyleyse yarın tam bu saatte burada buluşuyoruz, tamam mı?
- Tamam, tamam.
- Beni aldatmayacaksın değil mi?
- Yok, aldatmayacağım.
- Yemin et.
- Kutsal cuma üstüne yemin ederim ki geleceğim yarın.
Gençler birbirlerinden ayrıldılar. Liza ormandan çıktı, tarlayı geçti, bahçeye süzüldü ve hızla, Nastya'nın kendisini beklemekte olduğu çiftlik binasına doğru koştu. Sabırsız gözdesinin sorularını dalgın bir tavırla yanıtlayarak giysilerini değiştirdi ve oturma odasına girdi. Sofra kurulmuş, kahvaltı hazırlanmıştı. Pudrasını çoktan sürmüş, belini bir şarap kadehi gibi sıktıkça sıkmış olan Miss Jackson, yağ sürmek için ince ince ekmek dilimleri kesiyordu. Babası, yapmış olduğu sabah gezintisinden ötürü kızını övdü. “Erken uyanmak kadar sağlığa yararlı bir şey yoktur” dedi. İngiliz magazinlerinden alınma bazı uzun yaşama örnekleri vererek yüz yılı aşkın yaşayan kimselerin votka kullanmadıklarını, yaz kış şafakla birlikte uyandıklarını belirtti. Liza onu dinlemiyordu. Bu sabahki buluşmada olanları, Akulina'nın genç avcıyla konuşmalarını bir bir aklından geçiriyor, vicdanı genç kızı tedirgin etmeye başlıyordu. Konuşmanın ölçüyü aşmadığı, bu oyunun hiç de önemli sonuçlar doğuracak bir şey olmadığı konusunda boş yere kendisine karşı koyuyor, vicdanının sesi mantığının sesini bastırıyordu. Onu her şeyden daha çok tedirgin eden de yarın için vermiş olduğu sözdü. Yeminini tutmamaya dünden hazırdı. Fakat onu boşuboşuna bekleyen Aleksey, demirci Vasili'nin şişman ve çilli kızı gerçek Akulina'yı arayıp bulabilir, böylelikle de Liza'nın bu düşüncesizce yaramazlığı ortaya çıkabilirdi. Bunu düşünerek fena halde korkan Liza, ertesi gün yeniden Akulina olarak koruluğa gitmeye karar verdi.
Aleksey'e gelince, kendisinden geçmiş gibiydi o da. Bütün gün yeni tanıştığı bu kızı düşündü. Geceleyin de esmer güzelinin hayali düşüne girdi. Tan yeri ağardığında giyinmişti bile. Tüfeğini dolduracak kadar bile sabretmeden, sadık Sbogarını aldığı gibi tarlalara yollanıp kararlaştırdıkları buluşma yerine koştu. İçi içine sığmayarak yarım saat bekledi. Sonunda çalılar arasında mavi sarafanın görünmesiyle, Aleksey'in sevgili Akulinasına doğru atılması bir oldu. Kız, delikanlının minnettarlık dolu coşkunluğuna gülümsedi, fakat genç adam onun yüzündeki neşesizlik ve tedirginlik izlerini hemen fark etti. Nedenini öğrenmek istedi bunun. Liza, davranışını düşüncesizce bulduğunu, pişmanlık duyduğunu itiraf etti. Sözünü istemeye istemeye tuttuğunu, zaten bu görüşmelerinin son olacağını söyledi. Kendilerine hayır getirmeyecek olan bu tanışıklığa son vermelerini rica etti delikanlıdan. Hiç kuşkusuz, köylü ağzıyla söylenmişti bütün bunlar. Fakat sıradan bir kızda bulunmaması gereken bu düşünceler ve duygular Aleksey'i şiddetle etkiledi. Güzel söz söyleme yeteneğini sonuna kadar kullandı Akulina'yı niyetinden caydırmak için. Ona karşı beslediği duyguların içtenliği üzerine diller döktü. Pişmanlık duyması için bir neden bulunmadığını, ondan her zaman için af dilemeye hazır olduğunu kesinlikle belirtti. İster gün aşırı, ister haftada bir olsun, baş başa kalmak mutluluğunu kendisinden esirgememesi için yalvarıp yakardı kıza. İçtenlikle konuşuyordu. Ve o an gerçekten de âşıktı. Liza susarak dinliyordu delikanlıyı. Sonunda:
- Beni köyde hiçbir zaman aramayacağına, soruşturma yapmayacağına söz ver, dedi. Benim belirttiğim günlerin dışında buluşmak istemeyeceğine söz ver.
Aleksey Kutsal Cuma üzerine yemin ediyordu ki genç kız gülümseyerek durdurdu onu:
« 01 ... 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 »