Ana Sayfa » Yolculamak » Ezop Masalları : 09
Maymun bir gün, hayvanların ortasında kalkıp oynamış; görenler pek beğenmiş, onu kendilerine kral seçmişler. Tilki kıskanmış; bakmış ki bir kapanın içinde bir parça et duruyor: “Bir hazine buldum, ama onu almak benim gibi kullara değil, senin gibi krallara yakışır!” diyerek maymunu kapanın başına götürmüş. Maymun düşüncesizlik etmiş, elini kapana sıkıştırmış. “Sen düşürdün beni bu tuzağa” diye çıkışmaya başlayınca tilki: “Ayol! Sen hem bu kadar alıksın, hem de kalkmış hayvanlara kral olacağım dersin!.. Olur mu böyle şey?” demiş.
Bir işe düşünüp taşınmadan atılanlar yalnızca o işi başaramamakla kalmaz, üstelik kendilerine de güldürürler.
Tilkiyle maymun birlikte yolculuğa çıkmışlar, ama yolda kibarlıktan açıp çekişmeye başlamışlar. Tilki demiş ben kibarım, maymun demiş ben senden kibarım. Gitmişler, gitmişler, bir mezarlığa varmışlar. Maymun sağına bakmış, soluna bakmış, derin derin içini çekmiş. Tilki: “Ne oldun öyle?” diye sormuş. Maymun: “Nasıl çekmem içimi? Şu gördüğün mezarlar yok mu? Her birinin altında yatan benim babamın ya bir kölesi, ya bir azatlısı!” demiş. Tilki: “At atabildiğin kadar! Biri kalkıp da yalanını çıkaracak değil ya!” demiş.
İnsanlar arasında da böyledir: yalancılar, ayıplarını yüzlerine vuracak kimse olmadı mı, asıl o zaman başlarlar övünmeye.
Tilkinin biri bir kuyuya düşmüş, bir türlü çıkamazmış. Oradan bir teke geçmiş, susadığı için kuyuya bakmış, tilkiyi içeride görünce: “Bu su iyi mi? İçilir bir şey mi?” diye sormuş. Tilki işi babacanlığa vurup suyu bir övmüş, bir övmüş, tekenin ağzının suyunu akıtmış: “Hiç durma, in aşağı!” demiş. Teke onun sözlerine kanmış, zaten susuzluktan da dili damağına yapışıyormuş, hiç düşünmeden aşağı inmiş. Susuzluğunu giderdikten sonra aklı başına gelir gibi olmuş, tilkiye: “Eee! Nasıl çıkacağız buradan?” diye sormuş. Tilki: “Sen hiç merak etme: ben buradan ikimizi de kurtarmanın yolunu biliyorum. Sen şimdi doğrulup ön ayaklarını duvara dayar, boynuzlarını da havaya dikersin; ben tırmanıp çıkar, sonra seni de çekerim” demiş. Teke bu aklı pek beğenmiş, hemen razı olmuş; tilki arkadaşının bacaklarından omuzlarına, omuzlarından boynuzlarına atlayıp kuyunun ağzına varmış, hemen oradan uzaklaşmış. Tekenin: “Biz böyle mi sözleştik? Sen sözünde durmaz mısın?” diye sitem ettiğini duyunca dönmüş: “Be herif! Senin çenende kıl olduğu kadar kafanda da akıl olsaydı, nasıl çıkacağını düşünmeden hiç iner miydin bu kuyuya?” demiş.
Aklı başında bir insan, sonunun ne olacağını düşünüp incelemeden, hiçbir işe girişmemelidir.
Bir tilkinin kuyruğu kapana sıkışmış, kopuvermiş; tilki o kadar utanmış ki: “Artık bana yaşamak haram oldu! Herkesin içine böyle nasıl çıkarım?” diye düşünmeye başlamış. Düşünmüş düşünmüş, aklına bir çare gelmiş: “Öteki tilkiler de kuyruklarını kessinler, birinin benden farkı kalmasın!” demiş. Bütün tilkileri başına toplamış, onlara öğüt vermiş: “Bu koca kuyruğu arkanızda ne diye taşırsınız? Hem çirkin, hem de yük oluyor… Hiçbir işe de yayamıyor: kesip atıverin” demiş. Ama dinleyenlerden biri söz almış: “Haydi sen de! Bir çıkarın olmasa bize böyle öğüt mü verirsin!” demiş.
Bu masal, kimsenin iyiliğini düşündüklerinden değil, kendi çıkarlarını aradıklarından başkalarına öğüt vermeye kalkanların durumunu gösterir.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 ... 69 »