Ana Sayfa » Yolculamak » Ezop Masalları : 64
Yaban domuzunun biri bir ağacın arkasına saklanmış, dişlerini biliyormuş. Onu bir tilki görmüş: “Dişlerini ne diye biliyorsun? Bir tehlike mi sezdin? Avcı mı var burada?” diye sormuş. Domuz: “Hayır, şimdilik bir tehlike yok; ama ben dişlerimi bileyim de hazır bulunsun; birdenbire tehlike çıkarsa bilemeye vaktim olmaz!” demiş.
Hazırlık için işin başa gelmesini beklemek doğru değildir, bu masal onun için söylenmiş.
Bir yaban domuzuyla bir at, çayırda otluyorlarmış. Yaban domuzu otları boyuna kökünden söküp kurutuyor, suyu da bulandırıyormuş. At kızmış, öcünü almak için gitmiş bir avcı bulmuş: “Kurtar beni şu yaban domuzundan!” demiş. Avcı: “Peki, kurtarayım, kurtarayım ama ben tek başıma o işi başaramam ki! Gel, senin ağzına bir gem vurayım, üstüne bineyim, sen de yardım et!” At o kadar öfkeliymiş ki hiç düşünmeden razı olmuş. Avcı atın üstüne binmiş, yaban domuzuna saldırmış; onun hakkından gelmiş ama atı da eve götürüp ahıra bağlamış.
Birçok kimse de öfkelenip düşmanlarından öç almaya kalkar, ama kendi başlarını da belaya soktuklarını hiç düşünmezler.
Dişi bir domuzla kancık bir köpek kızmışlar, birbirlerine sövmeye başlamışlar. Domuz: “Aphrodite tanrıça hakkı için söylüyorum, seni paramparça edeceğim!” demiş. Köpek gülmeye başlamış: 'Aphrodite tanrıçayı söze karıştırmak da sana düşer ya! Seni o kadar seviyormuş ki senin etinden yiyenleri tapınağına bile almaya razı değilmiş!“ demiş. Bunun üzerine domuz: “Elbette sevdiğinden” demiş. “Beni o kadar seviyor ki öldürüp yiyenleri, bana bir kötülük edenleri tapınağına sokmuyor. Sana gelince, senin dirin de pis kokar, leşin de!”
Becerikli aytaçlar, düşmanlarının en ağır sözlerini de kendilerine yontmayı bilirler, bu masal onu gösteriyor.
Yaban arılarıyla keklikler susamışlar, bir çiftçinin tarlasına gidip: “Bize biraz su verirsen, biz de sana hizmet ederiz” demişler. Keklikler bağı belliyeceklerine, yaban arıları da hırsızları sokup kaçıracaklarına söz vermişler: Çiftçi: “Benim bir çift öküzüm var, bir şey adamadan her işimi görüyorlar; size vereceğime onlara veririm daha iyi!” demiş, hepsini kovmuş.
Bu masal, birçok şeyler adayıp sonra da yalnızca zararı dokunan kötüler için söylenmiş.
Bir gün bir yaban arısı bir yılanın başına konar, boyuna iğnesini batırarak rahatsız eder. Yılan canının acısından deliye döner, bir türlü arıyı yakalayıp öcünü almak da elinden gelmez. En sonunda dayanamaz, gider başını bir arabanın altına sokar, hem arıyı öldürür, hem de kendini.
Bazı kimseler düşmanları ölsün diye kendilerini de feda etmeye hazırdırlar, bu masal onu gösteriyor.
Bir gün bir boğanın arkasına bir aslan düşer; boğa koşar, koşar, bir mağaraya sığınır. Meğer orada yaban keçileri varmış, üzerine atılıp başlarlar boynuzları vurmaya. Boğa bakar, bakar: “Böyle vurmanıza ses çıkarmadığım için beni korkuttunuz sanmayın, ben sizden değil, dışarıda bekleyenden korkuyorum!” der.
Bazen bizden güçlüsünden korktuğumuz için, bizden güçsüzünün yaptıklarına dayanırız.
« 01 ... 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 »