Ana Sayfa » Yolculamak » Ezop Masalları : 66
Bağın filiz verdiği günlerde bir teke gelmiş, tomurcukları yiyormuş. Bağ: “Taze ot kalmadı mı ki gelip de benim canımı yakıyorsun?” demiş. “Yoksa tomurcuklarımı yiye yiye bitireceğini mi sanıyorsun? Korkma, seni kesip kurban ettikleri gün şarap gene bendendir.”
Bu masal, dostlarının malına göz diken kötüler için söylenmiş.
Dedikleri doğruysa, sırtlanların her yıl cinsiyetleri değişirmiş; yani hepsi de bir yıl erkek, bir yıl dişi olurmuş. Bir gün bir erkek sırtlan bir dişi sırtlanın yanına varmış, onunla doğaya uymayan bir iş görmeye kalkmış. Dişi sırtlan: “Arkadaş” demiş, “bu yıl senin bana yapmak istediğini bir dahaki yıl da sana yaparlar?” Bir yargıç kendinden sonra yargıçlığa geçeceklere haksızlık etmeye kalkmasın, onlardan bu yanıtı alır.
Sırtlanlar için her yıl cinsiyet değiştirir, dişiyken erkek olur derler. Dişi sırtlanın biri bir tilki görmüş, yaltaklanmış; tilkinin istemediğini görünce de sitem etmeye başlamış. Tilki: “Kusura bakma, güzelim” demiş, “hayır demezdim, demezdim ama sana inan olmaz ki! Şimdi karın olacağım dersin, yarın kocam olmaya kalkarsın!” Bu masal ikiyüzlü adam için söylenmiş.
Daz kafalının biri başına takma saç geçirmiş, bir ata binmiş, gidiyormuş. Yel esmiş, öyle de güçlü esmiş ki adamcağızın takma saçlarını alıp götürmüş. Görenler kahkahayla gülmeye başlamışlar. Adamcağız hayvanını durdurmuş: “Takma saçların beni bırakıp gitmesine neden şaşıyorsunuz? Ben doğduğum zaman dünyaya birlikte getirdiğim saçlar durmadıktan sonra bunlar durur mu hiç?” demiş.
Başımıza bir kaza geldi diye yerinmeyelim: İnsanın doğuşundan birlikte getirmediği hiçbir şey asıl malı sayılmaz; her insan da çıplak gelir, çıplak gider.
Bir gün dişi domuzla kancık köpek doğurganlık üzerine kavgaya tutuşmuşlar. Köpek: “Görmüyor musun? Dört ayaklı hayvanlar içinde en çabuk doğuran benim; benim gebeliğim ne kadar sürer!” demiş. Dişi domuz: “İyi, ama sen yavrularını gözleri kapalı doğurduğunu unutuyorsun!” demiş.
Bir işin çabuk olmasına değil, tamam olmasına bakılır; bu masal onun için söylenmiş.
Pintinin biri nesi var nesi yoksa altınla değiştirmiş, altını da külçe olarak götürüp bir yere gömmüş. Ama gönlünü de, aklını da birlikte gömmüş. Her gün bir yol gelir, toprağı kazar, malına bakarmış. İşçinin biri uzaktan görmüş, işi anlamış, gelmiş, altını külçesini alıp götürmüş. Ertesi gün pinti toprağı gene kazmış, bakmış ki altını yok, dövünüp ağlamaya, saçlarını yolmaya başlamış. Oradan biri geçiyormuş: “Ne var? Ne oldu?” diye sormuş. İşin aslını öğrenince: “Ne ağlıyorsun, be adam? demiş. Senin altının ha varmış, ha yokmuş. Git bir taş al, onu göm, altındır de çık işin içinden. Senin için altınla taşın bir farkı mı var? Anlaşılıyor ki sen altının varken de bir hayrını görmüyormuşsun!”
İnsanın malı olması yetmez, malından yararlanmasını bitmeli.
« 01 ... 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 »