Ana Sayfa » Yolculamak » Gençlik - II : 45


GENÇLİK - II

LEV TOLSTOY

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 73


İkonin sadaka dilenir gibi, bir kez daha sınava girmek için yalvardıysa da, profesör bir yılda yapamadığı dersi iki gün içinde yetiştiremeyeceğini ve sınıfı geçemeyeceğini söyledi. İkonin yeniden küçülerek acıklı bir tavırla yalvardı; profesör yine geri çevirdi ve aynı hafif ama kesin sesiyle:
- Gidebilirsiniz efendim! dedi.
Ancak bu sözlerden sonra masadan ayrılabildim; İkonin'in küçülerek yalvardığı sırada benim de yanında bulunuşumdan, onun yalvarmalarına katılmışım gibi utanıyordum. Öğrencilerin arasından geçip salona nasıl geldiğimi, sorulara nasıl yanıtlar verdiğimi, girişi nasıl geçtiğimi ve eve nasıl vardığımı anımsamıyorum. Aşağılanmış, küçülmüş ve tam anlamıyla mutsuz olmuştum.
Üç gün odamdan çıkmadım, kimselerle görüşmedim ve çocukluğumda olduğu gibi avuntuyu gözyaşlarımda bularak ağladım, ağladım. İlerde kendimi vurmak için içimde bir istek uyanırsa, bunu yapmak için şimdiden bir tabanca aramaya başladım. İlinka Grap'la karşılaştığımızda yüzüme tüküreceğini, bunu yapmaya hakkı olduğunu; Operov'un benim yıkımımdan sevinç duyduğunu ve bunu herkese anlattığını; Kolpikov'un Yar Lokantası'nda beni rezil etmekte çok haklı olduğunu; Prenses Kornakov'la konuşurken söylediğim saçmalardan başka bir sonuç çıkamayacağını… düşünüyordum. Yaşamımın en ağır ve onurumun en çok kırıldığı dakikaları birbiri ardınca başımda sıralanıyordu. Yıkımımın nedenini birine yüklemek istiyordum. Bunu, birinin bile bile yaptığını, bana karşı hazırlanmış büyük bir dolap olduğunu kuruyordum. Profesörlerle arkadaşlarıma, Volodya'ya, Dimitri'ye ve beni üniversiteye veren babama bile kızıp söyleniyordum. Bana böyle yüzkarası günler gösteren talihe ilençler yağdırıyordum. Beni tanıyanların gözünde tümüyle hiçleştiğimi duyumsayarak süvari alayına yazılmak ya da Kafkasya'ya gitmek için babamdan izin istedim. Babam benden hiç hoşnut değildi, ama büyük üzüntümü görüp durumumun (çok kötü olmasına karşın) başka bir fakülteye geçmekle düzelebileceğini söyledi. Yıkımımda bir olağandışılık görmeyen Volodya da, fakülte değiştirmekle hiç olmazsa yeni arkadaşlar arasında utanmayacağımı söylüyordu.
Evdeki hanımlar, sınavların ne demek olduğunu ve sınıfta çakmanın anlamını ya anlamak istemiyorlardı ya da anlayamıyorlardı. Yalnızca benim üzüntümü görerek durumuma acıyorlardı.
Dimitri her gün bana geliyor, yanımda kaldığı sürece çok sevecen, çok uysal görünüyordu; benden soğumuş gibi geliyordu bana. Yukarı çıkıp, bir doktor ağır hastasının yanına nasıl gelirse, bana öylece yaklaşarak sessizce oturmasıyla beni incitiyor, kırıyordu. Sofya İvanovna ile Varenka, kendilerine daha önce okumak istediğimi söylediğim kitapları göndererek beni evlerine çağırdılar; ama ben, çok düşmüş bir insana karşı gösterilen bu ilgide, onurumu kıran ve beni inciten bir hoşgörürlük seziyordum. İki üç gün sonra biraz kendime geldiysem de, köye doğru yola koyulduğumuz güne dek evden çıkmadım ve durmadan yıkımımı düşünerek hiçbir şeyle uğraşmadan, evdekilerle karşılaşmamak çabasıyla odadan odaya dolaştım.
Düşündüm, taşındım; sonunda bir gün, akşamın geç saatinde Avdotya Vasilyevna'nın çaldığı valsi dinleyerek aşağıda otururken birdenbire ayağa kalktım, yukarı çıktım ve üstünde “Yaşamımın Kuralları” yazılı olan defteri çıkardım, açtım ve birden, içimde bir pişmanlıkla ruhsal bir uyanış duyumsadım. Ağlamaya başladım; ama bu kez bunlar umutsuzluğun gözyaşları değildi. Kendime geldikten sonra, yeniden yaşam kurallarımı yazmaya karar verdim; bundan sonra artık kötü davranışlarda bulunmayacağıma, bir dakikayı bile boş geçirmeyeceğime; kurallarıma hiç ihanet etmeyeceğime inanıyordum.
Bu manevi atılımın ne kadar sürdüğünü, ne olacağını ve benim manevi gelişmemin hangi yeni temellere dayandığını, bundan sonra daha mutlu geçen gençliğimin ikinci yarısında anlatacağım.
«   01   ...    35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   »