Ana Sayfa » Yolculamak » Grimm Masalları - II : 62


MASALLAR - II

JACOB VE WILHELM GRIMM

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 35


GELİN ARAMA

Vaktiyle bir çoban varmış, evlenmek istiyormuş. Üç kız kardeş tanırmış. Bunlar birbirinden güzelmiş; o kadar güzelmişler ki, seçim ona zor gelmiş; bunlardan birini seçmeye bir türlü karar verememiş.
Bunun üzerine annesinden bir akıl vermesini rica etmiş. Kadın demiş ki:
- Üçünü de çağır, önlerine kaşar peyniri koy; nasıl kestiklerine dikkat et!
Delikanlı böyle yapmış. Birinci, peyniri kabuğuyla birlikte yutmuş. İkincisi peynirin kabuğunu çabuk soymuş; fakat pek aceleci olduğu için birçok iyi parçayı da üstünde bırakıp atmış. Üçüncüyse kabuğu ne çok fazla, ne de çok az almaksızın güzelce soymuş.
Çoban hepsini annesine anlatmış. Bunun üzerine kadın:
- Üçüncüyü karı olarak al, demiş. Çoban böyle yapmış. Onunla birlikte hoşnut, mutlu yaşamış.

YAŞLI BÜYÜKBABAYLA TORUN

Vaktiyle pek yaşlı bir adam varmış; gözleri bulanık görürmüş, kulakları sağırmış, dizleri titrermiş. Sofraya oturup da daha kaşığı tutar tutmaz çorbayı sofra örtüsüne dökermiş, birazı da ağzından dökülürmüş. Oğluyla oğlunun karısı bundan iğrenirlermiş. Bu yüzden yaşlı büyükbaba sonunda sobanın arkasına, köşeye oturmak zorunda kalmış. Yiyeceğini ona toprak bir çanakçık içinde verirlermiş. Adamın karnı bir türlü doymazmış. O zaman üzgün üzgün sofraya bakar, gözleri yaşarırmış.
Günün birinde titreyen elleri çanakçığı da tutamamış; çanak yere düşüp kırılmış. Genç kadın sövüp saymış, fakat adam bir şey dememiş, yalnızca içini çekmiş. Bunun üzerine ona birkaç heller verip tahtadan bir çanakçık almış. Adam bundan yemek yiyecekmiş. Onlar böyle otururlarken dört yaşındaki küçük torun yerden küçük tahtalar toplayıp getirmiş. Baba sormuş:
- Ne yapıyorsun orada?
Çocuk yanıt vermiş:
- Bir gerdelcik yapıyorum, ben büyüyünce annemle babam burada yemek yiyecekler.
Bunun üzerine karı koca bir süre birbirlerine bakışmışlar. Sonunda ağlamaya başlamışlar. Hemen yaşlı büyükbabayı alıp sofraya getirmişler. O günden sonra kendileriyle birlikte yemek yedirmişler, bir parça dökse bile seslerini çıkarmamışlar.

İYİLİK BİLMEZ OĞUL

Vaktiyle bir adam, karısıyla birlikte evin kapısı önünde oturuyormuş. Önlerinde kızarmış bir tavuk varmış. Bunu başbaşa yiyip bitireceklermiş. Bu arada adam, yaşlı babasının oraya doğru geldiğini görmüş, çabucak tavuğu alıp saklamış. Çünkü bundan ona hiçbir şey vermeye kıyamamış. Yaşlı adam gelmiş, bir yudum su içmiş, geçip gitmiş.
Bunun üzerine oğlan kızarmış tavuğu yine masanın üzerine getirmiş. Fakat el atar atmaz tavuk koskoca bir kara kurbağa oluvermiş, sıçrayıp adamın alnına yapışmış, bir daha da oradan gitmemiş.
Biri onu oradan almak istese, yüzüne atılacakmış gibi dik dik bakarmış. Bu yüzden kimse ona dokunmaya cesaret edemezmiş. İyilik bilmez oğul kara kurbağayı her gün beslemek zorunda kalmış. Yoksa suratından bir parçasını yiyormuş. Böylece adam rahat yüzü görmeden dünyada dolaşıp durmuş.
«   01   ...    52   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62   »