Ana Sayfa » Yolculamak » Knulp : 30
“Yapma Knulp, akıllı ol! Seni böyle gezip dolaşmaya bırakırsam alçak bir doktor olurum. Oberstetten'de senin için kesin bir yer buluruz. Ayrıca benden bir de mektup götüreceksin. Bir hafta sonra kendim de gelip orada seni görürüm, söz veriyorum.”
Knulp iskemlesine çöktü. Neredeyse ağlayacaktı. Zayıf ellerini üşümüş, donmuş bir insan gibi birbirine sürtüyordu. Sonra yalvaran çocuk bakışlarıyla doktorun yüzüne baktı.
“Peki, öyle olsun” dedi yavaşça, “hiç doğru etmiyorum, biliyorum, benim için pek çok şey yaptın, kırmızı şarap bile ikram ettin. Hepsi benim için pek fazla ve kibar ikramlardı; ama bana kızmazsan senden büyük bir ricada daha bulunacağım.”
Machold onu yatıştırarak omzuna vurdu. “Aklını başına topla, koca herif! Kimse senin yakana yapışacak değil. Hadi söyle bakalım, rican neymiş?”
“Bana kızmadın ya?”
“Ne münasebet, niçin kızayım?”
“Öyleyse rica ederim Machold, bir iyilik et, Oberstetten'e yollama! Eğer böyle bir sayrılar evine kesinlikle gitmem gerekiyorsa, hiç olmazsa Gerbersau'da gideyim. Orada beni tanırlar, kendi yurdumda olurum. Yoksul olarak bakılmam da belki orada daha iyi olur; çünkü ben orada doğdum ve genellikle de…”
Gözleri ateş gibi yanarak yalvarıyordu, heyecandan konuşamıyordu. Ateşi var, diye düşündü Machold, sonra sakin bir tavırla “Rica edeceğin şeylerin hepsi buysa” dedi, “hemen yerine getirilir. Hakkın var. Gerbersau'ya yazayım. Hadi şimdi git yat, yorgunsun, çok da konuştun.”'
Arkasından eve nasıl sürüklenerek girdiğine baktı ve birdenbire Knulp'un alabalık avında kendisine ders verdiği yazı, onun arkadaşlarıyla olan ilişkilerindeki zeki ve egemen tavrı, on iki yaşındaki güzel, güçlü oğlanın ateşli halini hatırladı. İçini yakan bir duyguyla “zavallı adam” diye düşündü, sonra işine gitmek için ivedi kalktı.
Ertesi sabah sis vardı. Knulp bütün gün yatakta kaldı. Doktor onun yanına birkaç kitap koymuştu; ama o bunlara elini bile sürmedi. Neşesiz ve üzgündü. Çünkü bakımı, özeni, rahat yatağı ve güzel yemeği tattığından bu yana sonunun yaklaştığını eskisinden daha iyi anlar olmuştu. “Biraz daha böyle yatarsam” diye umutsuzca düşündü, “sonra artık hiç kalkamam.” Dünyada artık onun için yapılacak bir şey kalmamıştı. Son yıllarda kır yolları büyülerinden pek çok şey yitirmişti. Ama yine de Gerbersau'yu bir kez daha görmeden ve bir sürü şeyle, ırmak ve köprüyle, pazar yeriyle, babasının o zamanki bahçesiyle ve o Franziska denenle gizlice esenleşmeden ölmek istemiyordu. Sonraki aşklarını unutmuştu. Gezmekle geçirdiği yılların uzun dizisi de kendisine artık küçük ve önemsiz bir şey gibi görünüyordu. Buna karşılık çocukluğunun gizemli yılları şimdi yeni bir parıltı ve sihir kazanmıştı.
Sade döşenmiş konuk odasını dikkatle gözden geçiriyordu; uzun yıllardan bu yana bu kadar güzel bir yerde oturmamıştı. Keten yatak çarşafını, yumuşak, boyasız yün battaniyeyi, zarif yastık kılıflarını anlayan bir bakışla ve parmaklarıyla yoklayarak inceliyordu. Sert tahtadan yapılmış döşeme, duvardaki, Venedik'te Doçlar Sarayı'nı gösteren ve cam mozaikten bir çerçevesi bulunan fotoğraf da onu ilgilendiriyordu.
Sonra gözleri açık ama hiçbir şey görmeden, yorgun ve yalnız hasta vücudunda sessizce olup biten şeylerle meşgul, yine uzun zaman yattı. Bir aralık birdenbire doğruldu, aceleyle yataktan eğildi, telaşlı parmaklarıyla ayakkabılarını yakaladı, onları dikkat ve anlayışla gözden geçirdi. Hiç de iyi durumda değillerdi. Ama ay, ekim ayıydı ve ilk kar düşene kadar herhalde dayanırlardı. Ondan sonra da zaten her şey bitmiş olacaktı.
Machold'dan bir çift eski ayakkabı rica edebileceği aklına geldi. Yok, hayır, onu bütünüyle kendinden kuşkuya düşürürdü; sayrılar evinde ayakkabıya ne gerek vardı! Derinin üst kısımlarındaki yırtık yerleri dikkatle yokladı. İyice yağlanırsa en az bir ay daha dayanabilirlerdi. Üzülmenin anlamı yoktu. Belki de bu eski ayakkabıları ondan çok yaşayacaktı; o, kır yollarından bütünüyle yok olunca da yine işe yararlardı.
Ayakkabılarını bıraktı. Derin bir soluk almayı denedi; ama göğsü acıdı ve öksürük başladı. Bunun üzerine kımıltısız yatıp bekledi. Kısa kısa soluklar almaya başladı.
Son isteklerini yerine getirmeden durumunun kötüleşeceğinden korkuyordu. Ara sıra yaptığı gibi ölümü düşünmeyi denedi; ama kafası bundan yoruldu, uyuklamaya başladı. Bir saat sonra uyandığında sanki günlerce uyumuş gibi kendini dinç ve dinlenmiş duyumsadı.
« 01 ... 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 »