Ana Sayfa » Yolculamak » Knulp : 37


KNULP

HERMANN HESSE

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 71


Bunun üzerine geçmiş günlerden bir parça daha, uzak dağlar gibi Knulp'un gözleri önünde canlandı. Bu her ne kadar önceki gibi öyle pek gönül açıcı ve sevindirici görünmüyorsa da, gözyaşları arasında gülümseyen bir kadın gibi, ötekinden daha derin ve içliydi ve Knulp'un kendilerini çoktandır düşünmediği günler ve saatler mezarlarından çıkmışlardı. Bunların orta yerinde, güzel, üzgün gözleriyle, kucağında küçük oğlu, Lisabeth duruyordu.
“Ne kötü bir adamdım!” diye yeniden yakınmaya başladı Knulp. “Yok, Lisabeth öldükten sonra benim de artık yaşamamam gerekirdi.”
Ama Tanrı onun konuşmasını kesti. Parlak gözleriyle ona iyice baktıktan sonra konuşmasını sürdürdü:
“Kes artık Knulp! Lisabeth'e çok eziyet ettin, bu doğru, ama pekâlâ biliyorsun ki, o da senden kötülükten çok, güzel şeyler ve sevgi gördü, sana bir an bile kızmadı. Bütün bunların anlamını hâlâ görmüyor musun, koca çocuk? Sen her yana bir parça çocuk çılgınlığı, bir parça çocuk neşesi taşıyabilmek için bir sürtük, bir serseri olduğunu hâlâ anlamıyor musun? Her yerde insanlar seni bu yüzden biraz sevmediler mi? Bu yüzden sana biraz takılmadılar mı? Bu yüzden sana minnet duymadılar mı?”
“Aslında bu da doğru” diye biraz sustuktan sonra yavaşça onayladı Knulp, “Ama bütün bunlar eskidendi. Ben o zamanlar daha gençtim! Niçin bütün bunlardan hiç ders almadım, niçin doğru dürüst bir insan olmadım? Pekâlâ henüz vakit vardı.”
Kar bir aralık durmuştu. Knulp bir saniye mola verdi, şapkasında, giysisinde biriken karları silkelemek istedi, ama yapamadı. Perişan ve yorgundu. Tanrı da şimdi çok yakınındaydı. Işıklı gözleri iri iri açılmış, güneş gibi parlıyordu.
“Eh artık hoşnut ol” dedi Tanrı, “Yakınmanın ne yararı var? Bütün olup bitenler iyi ve doğruydu ve hiçbiri de başka türlü olamazdı. Bunu gerçekten göremiyor musun? Acaba şimdi bir beyefendi ya da bir sanatın ustası olmayı, karın ve çocukların olmasını, akşamları da evine gidip haftalık gazeteni okumayı ister miydin? Böyle olsaydı yine hemen oradan kaçıp ormanda tilkilerle uyumaya, kuşlara ökse kurmaya, kertenkeleleri evcilleştirmeye kalkışmayacak mıydın?”
Knulp yine yürümeye başladı. Yorgunluktan sallanıyordu; ama bunu hiç duyumsamıyordu. İçi adamakıllı ferahlamıştı ve Tanrı'nın söylediği şeylerin hepsine minnet duyarak hak veriyordu.
“Bak” dedi Tanrı, “Ben seni olduğundan başka türlü kullanamazdım. Sen benim adıma gezip durdun, benim adıma bir yerde oturan insanlara bir parçacık özgürlük özlemi götürdün, benim adıma çılgınlıklar yaptın ve kendinle alay ettirdin; sende benimle alay edildi; sende ben sevildim. Sen benim çocuğumsun, kardeşimsin, benim bir parçamsın. Sen hiçbir şeyi bensiz tatmadın, hiçbir acıyı bensiz çekmedin. Hepsini ben de seninle birlikte yaşadım.”
“Evet” dedi Knulp ve başını güçlükle salladı, “Evet, öyle, aslında ben böyle olduğunu zaten biliyordum.”
Şimdi karların içinde yatmış dinleniyordu. Bütün organları bütünüyle hafiflemişti ve yanan gözleri gülümsüyordu.
Birazcık uyumak için onları kapadığında, hâlâ Tanrı'nın sesinin konuştuğunu duyuyor, hâlâ onun aydınlık gözlerini görüyordu.
“Öyleyse artık yakınacak bir şey yok, değil mi?” diye sordu Tanrı'nın sesi.
“Hiçbir şey” diye yanıtladı Knulp ve utangaç utangaç gülümsedi.
“Her şey iyi, her şey nasıl olması gerekiyorsa öyle oldu, değil mi?”
“Evet” diye başını salladı Knulp, “Her şey nasıl olması gerekiyorsa öyle oldu.”
Tanrı'nın sesi hafiflemiş, kâh annesinin, kâh Henriette'nin kâh da Lisabeth'in iyi ve tatlı sesi gibi gelmeye başlamıştı.
Knulp gözlerini yeniden açtığı zaman güneş çıkmıştı ve öyle parlıyordu ki, gözkapaklarını hemen indirmek zorunda kaldı. Yağan karların elinin üstünde ağırlaştığını duyumsuyor, silkelemek istiyordu; ama uyumak isteği, içindeki bütün öteki isteklerden daha ağır bastı.
«   01   ...    27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37   »