Ana Sayfa » Yolculamak » Marie Grubbe - I : 08


MARIE GRUBBE - I

JENS PETER JACOBSEN

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 94


- Ama benim bu işte ellerim temiz, iki elimi de yıkadım! Sizi de uyarmıştım! Hi.. Hi… Şimdi çuval giyecek, külde yuvarlanacaksınız! Benim yeni çuvallarımı, malt…
Bir süre dili dönerek konuştu, ardından sızdı kaldı. Bu sırada Erik Grubbe öç almak için bir girişimde bulundu. Bütün vücudu çırpıntılar içindeydi. Sandalyeye arkasını verip bacaklarını uzattı. Rahibe vurduğunu umarak var gücüyle masanın bacağını tekmeledi.
Çok geçmeden odada ses seda kesilmiş, iki yaşlı adamın horultularından ve masanın üzerinden durmadan yere damlayan biranın çıkardığı tekdüze şıpırtıdan başka bir ses işitilmez olmuştu.

İKİNCİ BÖLÜM

Rahmetli Hans Ulrik Gyldenlove'nin dul karısı Bayan Rigitze Grubbe'nin evi, Örtergade ile Piledtrade arasında köşe başındaydı.
O zamanlar Östergade kentin oldukça seçkin semtlerinden sayılırdı. Trolle, Schested, Rosebkrantz ve Kraglar burada otururdu. Joachim Gersdorff, Bayan Rigitze'nin yanındaki eve yerleşmişti. Carl van Manders'in yeni yapılmış, kırmızı evini de hep iki ya da üç yabancı elçi kiralardı. Bununla birlikte bu gibi kibarlar, caddenin hep bir yanında otururdu. Nikolaj tarafındaki evlerse alçaktı, bu evlere çoğunlukla esnaf, bakkal ve denizciler yerleşmişti. Bu bölümde birkaç da otel vardı.
Eylül başlarında bir pazar günü öğle sonuydu.
Marie Grubbe, Bayan Rigitze'nin evinde, çatı penceresinin önüne oturmuş dışarıya bakıyordu. Caddeden tek bir araba geçmiyor, hiçbir kımıltı görünmüyordu. Yalnızca geçen kimi insanların yavaş adımlarıyla tek tük istiridye satıcısının uzayıp giden sesleri işitiliyordu. Gün ışığı çatılar üstünde oynuyor, caddeye dökülüyordu. Bütün gölgeler, çok keskin ve yoğun, hemen hepsi düz çizgilerle sınırlıydı. Bütün uzaklıklar, mavi duman renginde, sıcağın oluşturduğu ince bir sisle örtülmüştü.
Marie, komut vere vere boğuklaşmış bir sese öykünen bir sesin, arkasından kendisine “Dikkat!” diye bağırdığını duydu.
Döndü.
Seslenen, oda hizmetçisi Lucie'ydi. Bir süre sessizce oradaki masanın üstünde oturmuş, gerçekten çok biçimli olan bacaklarını eleştiren bakışlarıyla süzmüştü. Sonunda bıkmış ve bağırmıştı. Şimdi de kahkahalarla gülüyor, ayaklarını tembel tembel sallıyordu.
Marie omuzlarını silkti ve hemen hemen neşesiz bir gülümsemeyle yeniden pencereye dönmek istedi. Ama Lucie masadan aşağı atlamış, kollarını Marie'nin vücuduna dolayarak onu, oracıkta bulunan bir hasır iskemlenin üstüne oturmak zorunda bırakmıştı.
“Dinleyin Bayan, olanları biliyor musunuz?” diye sordu.
“Neymiş olanlar?”
“Mektubunuzu yazmayı unuttunuz. Bir buçukta da yabancı konuklar geleceğine göre şöyle böyle ancak dört saatiniz var. Konuklara hazırlanan yemekleri biliyor musunuz? Salçalı çorba, dil balığı, yassı bir balık daha, salçalı tavuk kızartması ve şaraplı Mansfeld pastası. Nefis yemekler ama insan bunları yiyince pek şişmanlamaz. Bundan başka bayanın en sevdiği delikanlı da geliyor.”
Marie öfkeyle:
“Haydi oradan, laf bunlar!” diye yanıt verdi.
“Tanrı korusun! Benim bunu söylemem, ne nişan ne de evlenme önerisi anlamına gelir. Ama anlayamadığım bir şey varsa, Bayan'ın artık yeğenlerine önem vermediğidir. Oysa benim tanıdığım gençler arasında en yakışıklısı, en neşelisi o. Ayakları ne kadar güzel. Damarlarında da kral soyunun kanı dolaşıyor. Bunu küçücük, minimini ellerinden de anlamak mümkün. Evet, sanki oyma… Sonra tırnakları, yarım altı şilinlik paralardan küçük, o kadar yuvarlacık, o kadar pembe. Öyle değil mi? Hele bacakları! Gelirken sanki yaylıymış gibi yürüyor. Ah… Sonra gözleri! Nasıl ateşli, nasıl şimşek şimşek çakıyor!”
Kollarını Marie'nin vücuduna doladı ve boynunu öyle ateşli öptü ki, kızcağız kıpkırmızı oldu ve geri çekilerek kendini kurtardı:
Lucie yatağa yatmış, deli gibi gülüyordu. Marie:
“Bugün takındığın tavır şaşılacak bir tavır!” diye bağırdı. “Böyle sürdürürsen aşağı iniyorum!”
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   ...    36   »