Ana Sayfa » Yolculamak » Marie Grubbe - I : 35


MARIE GRUBBE - I

JENS PETER JACOBSEN

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 94


Alaylı, törenli bir edayla bunları söyledikten sonra gülümsedi ve yarı rica ederek, yarı sabırsızca: “Gel haydi, diz çök, haydi diz çök!” dedi.
Ulrik Frederik isteksiz, neşesiz çevresine bakındı; burada, Christoffer Urnelerin sandık odasında diz çökmek ona çok gülünç geliyordu. Buna karşın diz çöktü, kolunu kızın beline dolayarak yüzünü kucağına sakladı; ancak hiçbir şey söylemiyordu.
Sofie de korku ve sıkıntı içinde susuyordu. Ulrik Frederik'in solgun olduğunu ve her zamankinden farklı davrandığını görmüştü. Bakışları tedirgin ve ürkekti. Kayıtsızca delikanlının saçlarıyla oynuyor, yüreği, sezgilerle dolu bir korkuyla deli gibi çarpıyordu.
Uzun süre böyle kaldılar.
Ulrik Frederik birdenbire yerinden sıçradı.
“Hayır, hayır bu böyle süremez!” dedi. “Tanrı, Ulu Tanrı seni her şeyden çok sevdiğimi biliyor. Sen benim canımsın ve sensiz yaşamak zorunda kalırsam, bunun nasıl bir yaşam olacağını asla bilmiyorum. Ama ne yararı var? Bunun sonu ne olacak? Herkes bize öylesine düşman ki, kimse avutmak için bize bir söz söylemiyor, herkes bizden kaçıyor. Öyle bir duruma girdim ki, beni gördükleri zaman sanki ürperiyorlar. Oysa eskiden beni görünce bayram ederlerdi. O kadar yalnız, o kadar umutsuzca yalnızım ki, Sofie! Evet biliyorum; sen beni daha önce uyarmıştın. Şimdi sana ricada bulunmak istediğim zaman utanıyor, bunu bir günah sayıyorum. Ama bu savaşım beni bitirdi; cesaretim kırıldı, onurum hiçe indi; şimdi de utancımdan ölüyorum. Ama bütün kararsızlığım, cesaretsizliğimle sana yalvarıyorum, özgür bırak beni, sana verdiğim sözü geri ver, çok çok sevgili kız!”
Sofie ayağa kalkmıştı. Bir yontu gibi soğuk, devinimsiz duruyor, Ulrik Frederik konuşurken onu ciddi bakışlarla süzüyordu. Dingin ve kararlı: “Ben umudumu yitirmedim” dedi.
Ulrik Frederik, Sofie evet demiş olsaydı, kendisini özgür bıraksaydı bunu kabul etmeyeceğini, hiç kuşkusuz krala ve her şeye karşın ayaklarına kapanıp yalvaracağını duyumsuyordu. Ama Sofie bunu yapmadı. Yalnızca onun kendisine ne kadar sağlam bağlanmış olduğunu göstermek için göğsündeki saat zincirine sımsıkı asılmakla yetindi. Ah, bu Sofie, dedikleri gibi çok akıllıydı! Öfkesinden kuduruyordu; ona gerçeği söyletmek ve aşklarının gülündeki her yaprağı, bütün gölgeleri ve kıvrımlarıyla önüne sermeye onu zorlamak istiyordu. Böylece sevdiğine inanabilmek için üstüne atılabilir, beyaz boynunu sıkabilirdi. Ama kendini tuttu, gülümseyerek: “Kuşkusuz, biliyorum. Yalnızca bir şaka yapmak istemiştim, anlıyor musun?” dedi.
Sofie tedirgin ona bakıyordu. Hayır, bu yaptığı şaka değildi. Çünkü niçin gelip onu öpmemişti? Niçin orada, karanlıkta öyle sessiz durmuştu? Daha gözlerine bakınca anlamıştı. Hayır, bu şaka değildi, kendi nasıl ciddilikle yanıt verdiyse, o da aynı ciddilikle kendisine bir soru sormuştu. Ah, verdiği bu yanıt! Bu yanıtla ne yitirdiğini seziyordu. Evet deseydi, Ulrik Frederik onu bırakmayacaktı.
“Ah, Ulrik Frederik” dedi, “Ben yalnızca çocuğumuzu düşünüyorum. Ama artık beni sevmiyorsan git, hemen git, mutlu ol, seni tutmuyorum.”
“Söylediğimin yalnızca bir şaka olduğunu anlamıyor musun? Verdiğim sözü yalvararak geri alacağıma, öylece ayıp ve utanç içinde buradan çekilip gideceğime inanıyor musun? Böyle bir şey yapmış olsaydım, onursuzluğumu gören bakışlarına rastlarım ve başımı utançla yere eğmek zorunda kalırım diye yüzünü görmekten korkardım!” Ulrik Frederik söylediği gibi de düşünüyordu; eğer Sofie kendisini, onu sevdiği gibi içten sevmiş olsaydı böyle yapardı. Ama ya şimdi? Asla!
Sofie ona doğru yürüdü, başını omzuna dayadı ve ağlamaya başladı.
“Güle güle, Ulrik Frederik” diyordu, “Git, güle güle git! Seni saçlarımla bağlamak elimden gelse bile, ayrılmak istediğini gördükten sonra artık seni tutmam.”
Ulrik Frederik sabırsızlıkla başını sallıyordu. “Sevgili Sofie” diyerek kızın kolundan kurtuldu, “Birbirimizle güldürü oynamayalım! Bu kutsal bağlanmada gerek kendime, gerekse sana karşı sorumlu olan benim. Bu evlilik artık mümkün olduğu kadar çabuk olmalı, hemen bugünlerde, ama son derece gizli yapılmalı. Çünkü şimdiye kadar yaptığımız gibi dünyayı daha çok kendimize karşı kaldırmanın anlamı yok.”
Sofie bu sözlere karşılık olacak hiçbir şey söylemeye cesaret edemedi. Nikâhlarının nerede ve nasıl yapılacağını konuştular. Sonunda birbirlerine tatlılıkla veda ettiler.
«   01   ...    25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   »