Ana Sayfa » Yolculamak » Marie Grubbe - II : 04
Bununla birlikte çoğu, geç vakit, ikindiye doğru adımlarını kente yöneltti; kuzey mahallesine, Sankt Petri Mezarlığı'na ve o yakınlardaki büyük bahçelere doğru uzaklaştı. Çünkü eskiden beri pazar günleri ikindi ayininden sonra bu yörede gezip eğlenmek, yeşil ağaçların gölgelerinde hava almak görenekti. Düşman, tabyaların önünde ordugâh kurduğu zamanlarda bu görenek kendiliğinden ortadan kalkmış, mezarlık pazar günleri olduğu gibi haftanın başka günlerinde de boş kalmıştı. Bu görenek yalnızca bugün yeniden canlanmış bulunuyor, kuzeye giden caddenin iki ağzından akın akın insan geliyordu. Soylu sınıftan olanlar, kent halkı, yüksek ve aşağı sınıftan herkes bugün yeniden Sankt Petri Mezarlığı'ndaki ulu ıhlamur ağacını anımsamıştı.
Kent halkı, yeşil mezar tümsekleri, geniş mezar taşları arasında neşeli öbekler halinde, kadın erkek, çocuk, tanıdık toplanmış, getirdikleri akşam yemeklerini yiyordu. Okul çocukları arkada durmuş, pazar günlerine özgü şekerlemelerini kemirerek yemek sepetlerinin açılmasını bekliyorlardı. Küçükler de elleri artıklarla dolu, duvarların üzerindeki aç dilenci çocuklarına doğru koşuyorlardı. Meraklı oğlanlar mezar taşlarındaki uzun satırları sökmeye çalışıyor, babalar hayranlıkla kendilerine bakarken anneler ve küçük kızlar da gezinenlere giysilerini gösteriyorlardı. Çünkü geniş yollarda kibarlar bir aşağı bir yukarı dolaşmaya başlamışlardı. Bunlar başkalarına göre daha geç gelmiş, yemeklerini ya evlerinde ya da bahçenin yanındaki kebapçı dükkânlarında yemişlerdi.
Aralarında kaskatı kadınlar, ince genç kızlar, divan üyeleri, genç subaylar, geniş omuzlu çiftlik sahipleri, yabancı gezginler vardı. Şurada iri yarı, ak saçlı Kopenhag Belediye Başkanı Hans Nansen, dört bir yana gülümseyerek yürüyor, adımlarını büyük zenginlerden Willem Fiure'ne uydurmaya çalışarak onun ıslık gibi öten konuşmasını dinliyordu. Şuradan Grofitz Trolle ve kaskatı Otto Kraz geliyor, bir yanında güzel gözlü Ide Daa ayakta durmuş, durmadan gülümseyen ve bu arada iri dişlerini gösteren yaşlı Axel Urup'la konuşuyor; buruşuk yüzlü karısı Bayan Sidsel Grubbe de yavaş yavaş kız kardeşi Rigitze ve sabırsız Marie ile yürüyor, başka bir yerdeyse Gersdorff, daha ötede Schack, ilerde açık sarı perçemleriyle Thuresen, İspanyol giysisi ve İspanyolvari tavırlarıyla Peter Retz duruyordu. Ulrik Frederik de oradaydı; devinimleri canlı, tavrı Fransızlara benzeyen yiğit Albay Niele Rosenkrands'la konuşuyordu. Bayan Rigitze ve yanındakilerle karşılaşınca Ulrik Frederik soğuk, ölçülü bir selam verdi, yürüyüp gitmek istedi. Çünkü Sofie Urne'den ayrıldığından bu yana Bayan Rigitze'ye düşman kesilmiş, kraliçenin en ateşli yandaşlarından biri olarak kendi sorununda onun da parmağı olduğundan kuşkulanmıştı. İçlerinden yalnızca Rosenkrands durdu ve Axel Urup onları dostça Yohann Adolf Bahçesinde birlikte yemek yemeye çağırınca geri çevirmek güçleşmiş olduğundan ikisi de onlara katılarak birlikte yürüdüler.
Az sonra hepsi birlikte bahçedeki taş köşkte oturmuş, ısmarladıkları yerli yemekleri iştahla yemeye başlamışlardı. Bahçe sahibi servisi denetliyordu.
Bayan Ide Daa: “İsveç subayları kıyı kızlarına karşı çok iyi davranmışlar, kızların da yurtlarını, ülkelerini bırakıp onlarla birlikte gittiği söyleniyor, doğru mu bu? Gerçekten inanılıyor mu buna?” diye sordu.
Bayan Sidsel Grubbe, “evet” diye yanıtladı, “Dyre adlı o işe yaramaz şırfıntı için bu söz doğru olsa gerek.”
Bayan Rigitze: “Kim bu Dyre?” diye sordu.
“Schonen'deki Dyrelerden biri. Biliyor musun, sevgili kardeşim, bu Dyrelerin hepsi açık sarı saçlıdır, hepsi Pouvitzenlerle evlenirler. Ülkeyi bırakıp kaçan o kız Weest Neergaard'da oturan Hanning Dyre'nin kızıdır. Babası Ome Pouvitzen'in büyük kızıyla evlendiği zaman evde çamaşır, yatak, gümüş takımı, para olarak ne varsa hepsini sandıklara sepetlere doldurup birlikte götürmüştü.”
Axel Urup “öyle” diye yanıt verdi, “Büyük aşkların yükü de ağır olur.”
Konuşurken sol elini havada sallayıp duran Öluf Daa, “evet” diyerek onu onayladı, “Çünkü aşk… evet aşk güçlü bir şeydir!”
Rosenkrands, “Aşk” dedi ve küçük parmaklarının tersiyle kibarca bıyıklarını okşayarak, “Aşk kadın giysisi giymiş bir Herküldür, tavır ve davranışları tatlı, çekicidir ve yararsız yumuşaklığı da uysallığa benzer. Ama onda aynı zamanda Herkül'ün on iki başarısının hepsini eksiksizce yerine getirecek kadar kurnazlık da vardır.”
Bayan Ide Daa, “evet” diyerek onun sözünü kesti. “Bayan Dyre'nin aşkı, onun Herkül'ün başarılarından herhangi birini eksiksiz bir biçimde yerine getirebilecek durumda olduğunu açıkça gösteriyor; çünkü adını anımsayamıyorum, Urias'ın ahırını soyan adam gibi, o da her şeyden önce sandıkta sepette ne var ne yok hepsini temizlemiş.”
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 ... 39 »