Ana Sayfa » Yolculamak » Mektuplar : 11


MEKTUPLAR

PLATON

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 76


her zaman öne sürdüğüm öğretiyi ve yaşayışı kabul edeceklerini; Dionysios'u etkilememize yardım edebileceklerini ekliyordu. Sözün kısası, büyük devletleri yönetenlerin felsefeyle uğraşan kimseler olmasını istiyorsak, bunu ancak şimdi gerçekleştirebilirdik; böyle bir fırsat bir daha elimize geçmezdi. İşte Dion beni bu ve buna benzer başka sözlerle kışkırtıyordu. Bana gelince, bir yandan gençler beni kaygılandırıyor, nasıl bir yol tutacaklarını düşünüyordum; çünkü, gençlik çağında istekler çabuk değişir, sık sık birbirine karşıt yollar tutar; bir yandan da, Dion'u tanıyor, olgun yaşına, huyunun yaradılıştan olan sağlamlığına güveniyordum. İşte böylece bu düşüncelerimi karşılaştırıyor, yola çıkayım mı, Dion'un sözlerini dinleyeyim mi, dinlemeyeyim mi diye bocalıyordum. Sonunda, yasalar ve devlet yönetimi konusundaki düşüncelerimin gerçekleşmesi yolunda bir adım atılacaksa, bunun şimdi denenebileceğini düşünerek gitmeye karar verdim; yeterince inandırmam gereken yalnızca bir kişi vardı; bunu başarabilirsem, her şey yoluna girecekti.
İşte yurdumu bu gibi düşüncelerle bıraktım; başkalarının ileri sürdüğü nedenlerle değil. Her şeyden önce kendime, yalnızca konuşup işe girişmekten çekinen bir adam gibi görünmekten ve gerçekten ciddi tehlikeler geçirmekte olan Dion'un konukseverlik ve dostluğuna sırt çevirmiş olacağımdan utanıyordum. Dion'un başına bir yıkım gelseydi. Dionysios ya da başka karşıtlarınca kovulsaydı da sürgün olarak yurdumuza gelip bize şunları söyleseydi: “Ey Platon! İşte sürgün olarak yanına geldim; düşmanlarıma karşı kendimi korumak için eksik olan ne yaya askerlerdi, ne de biniciler; bana gereken senin o inandırıcı sözlerindi; Platon, gençleri erdem ve doğruluk yoluna götüren, onları dostluk ve arkadaşlık bağlarıyla birleştiren sözlerin. Bilirim, sen bunda herkesten ustasın. Böyle bir yardımı benden esirgedin; ben de işte Syrakusa'yı bıraktım, buraya geldim. Ama sen asıl benden değil, o hep göklere çıkardığın, başkalarının değer vermediğini söylediğin felsefeden utan. Çünkü bana sırt çevirmiş oldun. Megara'da olsaydım da, yapmak istediğim şeylerde seni yardıma çağırsaydım; eminim, gelirdin; çünkü gelmezsen, kendini insanların en değersizi sayardın. Ama şimdi yolculuğun uzunluğunu, yolun güçlüklerini, yorgunluğu ileri sürerek, herkesin seni “korkak” diye ayıplamasından kurtulacağını mı sanıyorsun? Hayır Platon, hayır; bundan kurtulamayacaksın.” Evet, Dion bu sözleri söyleseydi, bu yakınmalarını karşılayacak uygun bir yanıt bulabilir miydim? Hayır. İşte, insanca nedenlerin olabileceği denli akılcı ve doğru nedenlerle yola çıktım ve yine bu nedenlerle ne ilkelerime, ne de huyuma uygun bulduğum tyrannosluk altında yaşamak üzere, bana onur vermekten hiç de geri kalmayan kendi asıl işlerimi bıraktım. Yola çıkmakla konuksever Zeus'a vicdan borcumu ödemiş, felsefenin ayıplanmasını da önlemiş oluyordum. Çünkü gevşeklik ve çekingenlik göstererek korkaklıkla suçlanmayı göze alsaydım, felsefe gerçekten alçalacaktı.
Uzatmayayım; Syrakusa'ya gelince, Dionysios'un sarayının baştan başa karışıklıklar içinde olduğunu gördüm; Dion'a da tyrannosluğu ele almak istiyor diye kara çalıyorlardı. Onu, gücüm yettiğince savundum; ama gücüm de pek öyle büyük değildi. Aşağı yukarı üç ay sonra Dionysios, Dion'u tyrannosluğa karşı birtakım hırsları olmakla suçlayarak küçük bir gemiye bindirtti; utanç verici bir biçimde kovdu. Dion'un dostları, bizler korkmaya başladık: Dionysios, Dion'la işbirliği ettiğimizi ileri sürerek herhangi birimizden öc alabilirdi. Bana gelince, bütün olup bitenlere neden olduğumdan, Dionysios'un beni öldürttüğü sözleri Syrakusa'da dolaşıp duruyordu. Ama Dionysios, hepimizin böyle ürktüğünü görünce, bunun daha kötü sonuçlar doğurmasından korktu; hepimize, hele bana, gene iyilikseverlikle davranmaya başladı. Beni yüreklendirmeye uğraşıyor, kendisine güvenmem gerektiğini söylüyor, kalmam için üsteliyordu. Kaçarsam, kendisi için iyi olmayacağını; kalırsam, bunun tersi olacağını söylüyordu. İşte, görünürde yalnızca bunun için bana böyle üsteleyerek rica ediyordu. Fakat tyrannosların ricalarında zorun da yeri olduğunu hepimiz biliriz. Kaçmamı önlemek için bir yol buldu: beni akropolise gönderdi, orada oturmamı istedi. Ben burada oldukça, hiçbir gemi kaptanı, Dionysios gitmeme engel olmasa bile, ondan bu yolda bir buyruk almadan beni gemisine bindirip götürmezdi; tüccarlar da, sınırları bekleyen memurlar da, yalnız başıma ülkeden çıkmama izin vermez; beni yakalar, Dionysios'un yanına götürürlerdi. Hem o zaman ortalarda gene birtakım sözler, o öncekilere tümüyle
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   ...    28   »