Ana Sayfa » Yolculamak » Mozart Prag Yolunda : 08
“Hatta bir müzik işleri genel direktörü, diyecektim. Bırak da biraz düş kurayım, bu illet bana anamdan kaldı.”
“Haydi öyleyse! Ne kadar yüksekten atarsan o kadar iyi!”
“Bildiğin gibi değil, bunların hepsi doğru. - Her şeyden önce şunu bilesin ki bir yıl sonra tam bu vakit…”
“Papa, Grete ile evlenmek isteyecek, öyle mi?”
“Sus, şakanın sırası değil! Söylediğim gibi, gelecek yıl Sankt Aegidi'de (14) Viyana'da imparatorluğun Wolf Mozart adındaki baş bestecisini artık arasınlar da bulsunlar.”
“Hay Allah! Bunu da nerden çıkardın?”
“Eski dostlarımızın bizim üzerimize ne konuştukları ve hakkımızda neler öğrenmiş oldukları hep bana malum oluyor.”
“Ne gibi?”
“Örneğin, günün birinde sabah dokuzdan sonra bizim düşlem gücü zengin eski dostumuz Bayan Volkstett, o kendine özgü ateşli ziyaret telaşıyla, yelkenleri açmış Kohlmarket alanından koşup geliyor. Üç aydır burada yokmuş, Saksonya'daki kayınbiraderini ziyaret için yapmayı düşündüğü ve tanıştığımız zamandan beri hemen her gün sözünü ettiğimiz büyük yolculuğu en sonunda başarmış; dün gece eve dönmüş ve şimdi yüreği dopdolu -bir yandan yolculuk sarhoşluğu ve dostluk sabırsızlığı, öte yandan çok çekici haberlerin baskısıyla kabına sığmaz bir durumda- hemen doğru albayın hanımına koşuyor, merdivenleri çıkıyor, kapıyı vuruyor ve giriniz denmesini beklemiyor! O andaki haykırışmayı ve iki yanın şaşkınlığını artık sen gözünün önüne getir! - Bunun üzerine önce birkaç derin soluk aldıktan sonra: “Çok sevgili Bayan Albay (15)”, diye söze başlıyor, “size bir araba dolusu selam getirdim; bilin bakayım kimden? Ben doğru Stendal üzerinden gelmiyorum, sola doğru Brandenburg'a küçük bir sıçrama yaptık.” - “Bu nasıl oldu? Demek, Berlin'e gittiniz, Mozartları gördünüz mü?” - “Cennette tam on gün!” - “Oo, sevgili, tatlı, biricik bayan General, (16) söyleyin, anlatın! Sayın dostlarımız ne âlemdedirler? İlk günlerdeki gibi hâlâ oradan hoşnutlar mı? Bu bir masal, inanılmayacak bir şey gibi geliyor bana. Bugün bile, hatta şimdi daha da arttı; çünkü siz onun yanından geliyorsunuz. Mozart bir Berlinli oldu ha! Bari oraya alıştı mı? Sağlık durumu nasıl?” - “Onun mu? Bir görmelisiniz! Kral onu bu yaz Karlsbad'a gönderdi. Sözde onun candan sevgilisi olacak İmparator Jozef'in aklına böyle bir şey ne zaman gelmişti, ha? Söyleyin! Benim oraya varışımda karı koca henüz yeni dönmüşlerdi. Mozart dört bir yanına sağlık ve canlılık saçıyor, toplanmış, semirmiş, cıva gibi kaynıyor; mutluluk ve erinç hemen gözlerinden okunuyor.”
Bundan sonra öykücümüz, oynadığı rol gereği, bu yeni durumu en parlak renkleriyle çizmeye başladı ve anlatışlarıyla: Onun Unter - den - Linden Caddesi'ndeki evinden, bahçesinden ve yazlığından tutarak sanatını kamunun yararına serdiği parlak temsillerine ve piyanoda kraliçeye eşlik ettiği saray toplantılarına kadar her şeyi öyle güzel anlattı ki sanki hepsi düpedüz bugünün birer gerçeği oluvermişti. Bütün bu sözleri ve en güzel öyküleri işte böyle dağarcığından ortaya döküveriyordu. Görünüşe bakılırsa, Volkstett, gerçekten de oranın saray çevresinde, Potsdamm'da ve Sanssouci'de buradaki Schönbrunn sarayından ve imparatorluk şatosundan daha çok tanınıyor gibiydi. Söz arasında kahramanımızın kişiliğini Prusya'daki sağlığa uygun yaşam biçimi üzerinde gelişmiş birtakım yepyeni aile babası nitelikleriyle süslemek şakacılığından da geri kalmadı. Aynı Volkstett, bu koşullar altında şaşılacak bir olay olarak ve birbirine karşıt iki ucun birçok kez nasıl bir araya geldiğini göstermek üzere, şimdi Mozart'ta adamakıllı bir hesaplılığın başladığını ve bunun onu son derece sevimlileştirdiğini de fark etmesin mi? “Evet”, diyor Volkstett, “Düşününüz! Bir kez üç bin taler değişmez geliri var, bu da niçin? Haftada bir kez bir oda konserini ve iki defa da büyük operayı yönettiği için! Ah, Bayan Albay bir gün ben onu, o bizim sevgili, minicik, değerli insanımızı, kendisinin yetiştirdiği ve onu tapınırcasına seven o yetkin orkestrasının
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 ... 39 »