Ana Sayfa » Yolculamak » Mozart Prag Yolunda : 09
başında gördüm. Biz Frau Mozart'la, büyüklerinkinin biraz yan tarafına düşen locasında yan yana oturuyorduk. Programda da ne vardı, biliyor musunuz? Alın işte, bunu sizin için getirdim - içinde benim ve Mozartların tarafından küçük bir yolculuk armağanı var - Bakın buraya, okuyun şunu, arşın boyunda harflerle basılmış. - Aman Tanrım, bu ne? Tarar! - Evet dostum; görün, insanın başından neler geçiyor! İki yıl önce Mozart Don Juan'ı yazdığı vakit, o ilençli, zehirli yılan, irin karası Salieri de yapıtının Paris'te kazandığı başarıyı bu sefer kendi özel çevresinde de ele geçirmek niyetiyle, bizim saf yürekli, çulluk delisi ve her defasında Cosa Rara'dan hoşlanmış olan halkımız bir kez de bir tür çaylak görsün diye el altından hazırlanıyor ve yardakçılarıyla birlikte Don Juan'ı da güzelce yolarak önce Figaro'da yaptıkları gibi ne tam ölü, ne de tam diri bir halde sahneye çıkarmak için aralarında fiskoslar ve incelemeler yapıyordu. - Tanrım tanık, o zaman o rezil yapıt oynanırsa, bana dünyaları verseler gitmem diye ant içmiştim! Sözümde de durdum. Herkes -siz de Bayan Albay- koşa koşa gittiniz, ben sobamın başında oturdum, kedimi kucağıma aldım ve Kaldauschemi (17) yedim; sonraki gösterilerde de böyle oldu. Fakat bu kez, düşününüz ki Tarar Berlin operasında! Bir düşmanının yapıtı olarak Mozart tarafından yönetiliyor! - O, hemen daha ilk anda -“kesinlikle gelip görmelisiniz”- diye bağırdı, “hatta yalnızca benim, küçük Apsalom'un (18) bir kılına bile dokundurmadığımı Viyanalılara anlatabilmeniz için de olsa gelmelisiniz. Onun bizzat burada olmasını çok isterdim, o haset kumkuması herif, benim, hep olduğum gibi kalabilmem için, bir başkasının yapıtını berbat etmek gereği duymadığımı görmeliydi.”
Mozart, avazı çıktığı kadar: “Brava; bravissima!” diye bağırıp karısını kulaklarından yakalayarak öptü, bağrına bastı, gıdıkladı, öyle ki, özlenen bir geleceğin alaca sabun köpükleriyle kurulan ve ne yazık ki, hatta daha ufak bir ölçüde bile olsa hiçbir zaman gerçekleşmeyecek olan bu düşlem oyunu en sonunda neşe taşkınlığı, gürültü ve kahkahalar içine gömüldü.
Bu sırada artık çoktan ovaya inmiş bulunuyorlar ve daha önce, tepedeyken farkına vardıkları bir köye yaklaşıyorlardı. Köyün hemen arkasındaki sevimli ovada Kont von Schinzberg'in oturmakta olduğu çağdaş yapılı ufak bir şato göründü. Bu köyde yemek yenecek, dinlenilecek ve öğle vakti geçirilecekti. Önünde durdukları kasaba oteli köyün ta dibinde tek başına duruyor ve önünden geçen yola yanlamasına açılan kavaklı bir yol altı yüz adım atmadan kontun bahçesine ulaşıyordu.
Mozart, arabadan indikten sonra, her zaman yaptığı gibi, yemeğin ısmarlanması işini karısına bıraktı, kendisi için de alt kattaki odaya bir bardak şarap ısmarladı. Karısı da her şeyden önce bir bardak soğuk suyla bir saatçik kadar uyku çekebileceği sessiz bir köşe istemişti. Kadını üst kata çıkardılar, kocası da tümüyle canlı, kendi kendine bir şarkı mırıldanarak ve ıslık çalarak eşinin arkasından yukarıya geldi. Temiz badana edilmiş ve acele havalanmış olan odada başka eşyalar arasında kibar yerlerden geldiği belli mobilyalar görülüyordu. Bunlar hiç kuşkusuz, eskiden kontluğun salonlarındayken buralara göç etmiş olacaklardı. Hafif yapılı, temiz bir yatağın dört yanındaki cilalı ince sütunların taşıdığı ve üzerine bir gök resmi yapılmış tavandan, eski ipekli perdeler yerine, şimdi adi bezden perdeler sarkıyordu. Konstanze yatmaya hazırlandı ve onu tam zamanında uyandıracağına söz veren kocasının arkasından kapısını sürmeledi. Mozart konuşacak birini bulmak umuduyla otelin barına girdi. Fakat burada hancıdan başka kimse yoktu. Onun şarabı gibi lafları da müşterisini hoşnut etmeyince Mozart da, sofra hazır oluncaya kadar şatonun bahçesine doğru bir yürüyüş yapmak isteğini açıkladı ve hancıdan, bahçeye girişin kibar yabancılara açık olduğunu, zaten efendilerin de bugün arabayla bir yere gitmiş olduklarını öğrendi.
Yürümeye başladı, çok geçmeden kısacık yol bitivermiş, Mozart parmaklıklı bahçe kapısına varmıştı. Oradan, yüksekçe bir eski ıhlamur yolunu yavaş yavaş adımladı. Bunun bitiminde, sol kolda ve biraz ötede şatonun önyüzü birdenbire karşısına çıktı. Bu İtalyan biçeminde açık renkli bir yapıydı; önünde çift yanlı geniş merdivenleri vardı; kara taşla örtülü ve saçak kıyıları parmaklıklı damını, tanrıları ve tanrıçaları temsil eden yontular süslüyordu.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 ... 39 »