Ana Sayfa » Yolculamak » New York'u Nasıl Sevdi? : 09
Bu yanıtım üzerine Mister Bolder'in gözlüklerinin altından beni kuşkulu bakışlarla süzdüğünü gördüm.
- Ben gliserini yeğlerim. Manyezi çamurlaşır. Gazeteyi uzatarak ve parmağıyla yazıyı göstererek:
- Bak oku! Bir afazi olayı daha. Uydurma bir unutkanlık. Hiçbirine inanmam doğrusu, onda dokuzu uydurmadır. İşinden, ailesinden bıkan kimse, hoş bir vakit geçirmek isteyince bir yerlere sıvışır. Arayıp buldukları zaman belleğini yitirmiş gibi davranır. Adını bile anımsamaz. Karısının sol omzundaki çilek işaretini bile tanımaz. Afazi! Sen onu benim külahıma anlat. Belleğin yitirilmesini anlarım, ama evlerinden niye kaçıp giderler.
Gazeteyi aldım. Abartılı başlıktan sonra şunları okudum:
Donver - 12 Haziran:
Elwyn C. Bellford adında tanınmış bir avukat üç günden beri gizemli bir biçimde ortadan kaybolmuş bulunmaktadır. Bulunması için yapılan bütün girişimler boşa gitmiştir. Mister Bellford saygın bir avukattı. Evlidir. Güzel bir evi vardır. Eyalet içinde en büyük kitaplık onundur. Kaybolduğu gün bankadan büyük miktarda para çekmiştir. Bankadan ayrıldıktan sonra da kendisini gören olmamıştır. Son derece sakin ve evcimen bir erkek olan Mister Bellford eğlence ve mutluluğunu evinde ve mesleğinde bulmuştur. Son birkaç aydan beri demiryolu şirketiyle ilgili bir davaya kendini aşırı vermiş olması belki kaybolma nedeniyle ilgili görülebilir. Aşırı çalışmanın aklına dokunmuş olmasından korkulmaktadır. Kayıp avukatın izini bulmak için çaba gösterilmektedir.
Yazıyı okuduktan sonra:
- Bana öyle geliyor ki bu konu hakkında aşırı bir güvensizlik gösteriyorsunuz. Okuduğum bana gerçek bir afazi olayı gibi görünüyor. Böyle bolluk içinde, ailesinden hoşnut, çevresinin saygısını kazanmış bir adam neden birdenbire her şeyden vazgeçiversin? Bazılarının belleklerini yitirdiklerini; adsız, evsiz barksız, geçmişsiz yollara düştüklerini biliyorum.
- Laf, boş laf. Bu gibileri zevklerinin peşindedirler. Bugünlerde kültür boşluğu var. Afazi konusunda bilgisi olan erkekler bunu bir özür olarak kullanıveriyorlar. Bununla birlikte kadınlar da az kurnaz değiller. Başlarına bir şey gelip yakalandılar mı kocalarının gözlerinin içine bakarak ve bilimsel bir tavır takınarak:
- Ne yapayım, ipnotize etti, deyiveriyorlar.
Mister Bolder konuşmamıza bu akışı verince, açıkladığı felsefe, ileri sürdüğü düşüncelerle bana hiçbir yardımda bulunmadı.
New-York'a gece saat ona doğru vardık. Bir arabaya atlayarak otele gittim. Kayıt defterini Edward Pinkhammer diye imzaladım. İmzamı atarken bütün benliğim sarhoş edici görkemli, yabanıl, nefis bir kaynayışla kabardı. Yeni elde edilen olanaklar ve sonsuz bir özgürlük duygusuyla içim içime sığmaz oldu. Sanki dünyaya yeni gelmiş biriydim. Eski bağlar -zaten ne gibi takıntılarım olduğunu pek bilmiyordum- her neyse ellerimden ayaklarımdan çözülüvermişti. Gelecek, önümde yeni doğmuş bir çocuğun adım attığı gibi açıktı. Bu açık yola büyük bir insanın deneyim ve bilgisiyle giriyordum.
Otel yazmanının beni beş saniye kadar dikkatle süzdüğünü sezer gibi oldum. Valizim yoktu.
- Eczacılar kurultayı için geldim, diyerek bir tomar para çıkardım.
- Valizim her nedense henüz gelmedi, diye ekledim.
Altın dişlerini göstererek:
- Öyle mi, efendim. Batılı delegelerden otelimizde kalan pek çok, dedi ve zili çalarak hademeyi çağırdı.
Oynadığım role renk vermek isteğiyle:
- Biz Batılılar arasında kurultaya bir öneri sunma konusunda önemli bir girişim var. Antimuan ve Potas tartratı şişelerinin soda ve potas tartratı şişeleriyle aynı rafta saklanmasını önereceğiz.
Yazman ivedi;
- Bayı üçüncü katta 14 numaraya götür, dedi. Hademeler beni alıp odama tıktılar.
Ertesi gün bir valizle giyim eşyası aldım. Edward Pinkhammer'in hayatını yaşamaya başladım. Geçmişle ilgili sorunları çözmeye çalışarak kafamı yormaktan kurtulmuştum.
Bu büyük ada kent dudaklarıma keskin bir içkiyle dolu parlak bir kadeh uzatıyordu. Sevinerek içtim. Manhattan'ın anahtarları, kullanmasını bilendedir. Yabancı, bu kentin ya konuğu, ya kurbanı olur.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 ... 54 »