Ana Sayfa » Yolculamak » New York'u Nasıl Sevdi? : 11


NEW YORK'U NASIL SEVDİ?

O. HENRY

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 113


Alacakaranlıkta bir ormanın derinliklerine baktığınız zaman günbatımını nasıl duyumsarsanız bu kızıl saçları da öyle duyumsardınız.
- Beni tanıdığınızdan emin misiniz? diye sordum.
- Hayır, ondan hiçbir zaman emin olamadım, diye gülümsedi.
Azıcık bir endişeyle:
- Adımın Edward Pikhammer olduğunu ve Kansas'ta Cornopolis'te oturduğumu söylesem ne dersiniz, dedim.
Neşeli bir bakışla:
- Madam Bellford'u birlikte New-York'a getirmemiş, derdim. Getirsen çok iyi ederdin. Marian'ı görmek isterdim doğrusu.
Sesini biraz alçaltarak:
- Pek değişmemişsin doğrusu Ewyn, dedi. Güzel gözlerinin gözlerimin içine baktığını ve yüzümü dikkatle süzdüğünü duyumsadım.
- Hayır; değişmişsin, diye düzeltti. Son sözcüğü söylerken sesinde sevinç anlatan yumuşak bir eda sezdim.
- Görüyorum ki unutmamışsın. Bir yıl değil, bir gün değil, bir saat unutmamışsın. Sana unutmayacağını söylememiş miydim?
Saman çubuğunu endişeyle “nane likörü”ne daldırdım. Bakışları huzurumu kaçırmıştı.
- Bağışlamanızı dilerim ama unuttum. Her şeyi unuttum. Asıl zorluk da zaten orada… dedim.
Yadsıyışımla alay etti. Yüzümde okuduğu bir anlama tatlı tatlı güldü.
- Ara sıra haberlerini alıyordum. Batı'da Denver'de mi, Los Angeles'de mi, öyle bir yerde ünlü bir avukat olmuşsun. Marian herhalde seninle övünüyordur. Benim de senden altı ay sonra evlendiğimi işitmişsindir. Herhalde gazetelerde görmüşsündür. Yalnızca düğün çiçekleri iki bin dolar tutmuştu.
On beş yıl demişti. On beş yıl uzun bir zamandır.
Biraz çekinerek:
- Kutlamalarımı sunsam çok gecikmiş olmaz mı acaba? dedim.
Güzel ve ince bir ataklıkla:
- Eğer cesaret edebilirsen, ne iyi, diye yanıt verince başparmağımla masanın üzerinde biçimler çizmeye koyuldum.
Heyecanla öne doğru eğilerek:
- Sana bir şey sormak istiyorum. Yıllardır öğrenmek istediğim bir şey. Bir kadın merakı yalnızca… O geceden beri beyaz güle dokunmaya, koklamaya, bakmaya cesaretin yetti mi? Yağmur ve çiyle ıslanmış beyaz güllere…
Nane liköründen bir yudum içtim:
İçimi çekerek:
- Bunların hiçbirini anımsamadığımı yinelemek anlıyorum ki işe yaramayacak… Belleğim yanılıyor, yazık ki böyle bir şey anımsayamıyorum, dedim.
Bayan kollarını masaya dayadı. Sözlerimi küçümseyen bakışları ruhuma işledi. Hafif bir kahkaha attı. Sesinde acayip bir anlam sezdim. Hem mutluluk evet mutluluk- hem de mutsuzluk anlatan bir kahkahaydı bu. Onu görmemeye, uzaklara bakmaya çalıştım.
Sevinçle:
- Yalan söylüyorsun. Elwyn, yalan söylediğini biliyorum, dedi.
Hiç ilgi göstermeden aptal aptal terementi otlarına baktım.
- Adım Edward Pinkhammer, eczacıların ulusal kurultayına geldim. Antimuan tartratıyla potas tartratı şişelerinin yeni bir biçimde dizilmesi hakkında bir akım var, yalnız, sanmam ki böyle bir şey sizi ilgilendirsin; dedim.
Kapının önünde pırıl pırıl ışıldayan bir landon durunca bayan kalktı. Elini sıktım, eğildim.
- Anımsayamadığıma cidden üzgünüm. Durumu açıklamak isterdim ama anlamazsınız diye çekindim. Siz Pinkhammer'i kabul etmiyorsunuz. Bense gülleri ve öbür anlattıklarınızı bir türlü anımsayamıyorum, dedim.
Arabasına binerek mutlu ve üzgün bir gülümsemeyle:
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   ...    54   »