Ana Sayfa » Yolculamak » Öyküler - I : 01


ÖYKÜLER - I

OSCAR WILDE

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 57


Öyküler I'in hazırlanmasında, M.E.B. İngiliz Klasikleri dizisinde Hikâyeler I adıyla yayınlanan birinci baskısı temel alınmış ve çeviri dili günümüz Türkçesine uyarlanmıştır.
Yazan: Oscar Wilde
İngilizceden çeviren: Nurettin Sevin
Yayına hazırlayan: Egemen Berköz
Dizgi: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti.
Temmuz 1999


MUTLU PRENS

Kentin yukarısında, yüksek bir sütun üstünde Mutlu Prens'in yontusu duruyordu. Baştan başa ince, saf bir altın tabakasıyla kaplıydı; gözleri iki parlak gök yakuttu, kılıcının kabzasında da kocaman bir al yakut parlıyordu.
Yontuyu pek beğeniyorlardı. Sanatçı zevkleri olduğu ününü kazanmak isteyen bir belediye meclisi üyesi, “Sanki hava fırıldağı… öylesine güzel,” diye düşüncesini belirtti; ama kendisinin pek pratik olmadığını sanırlar korkusuyla hemen ekledi: “Ancak, o kadar da yararlı değil.”
Dikkatli bir anne, ay için tutturup ağlayan oğluna, “Mutlu Prens kadar olamıyor musun? O hiçbir şey için ağlamayı aklına bile getirmez” dedi.
Umutsuz bir adam, bu çok güzel yontuya bakarak, “Hele, dünyada tümüyle mutlu biri varmış” diye söylendi.
Hayır kurumunun çocukları parlak kırmızı pelerinleri, tertemiz beyaz önlükleriyle kiliseden çıkarlarken “Tıpkı melek gibi” dediler.
Matematik öğretmeni, “Nereden biliyorsunuz?” diye sordu, “Hiç melek görmediniz ki.”
Çocuklar, “A, düşlerimizde var ama…” dediler. Matematik öğretmeni de kaşlarını çatıp pek ciddi tavır takındı, çünkü çocukların düşlemlerle uğraşmasını doğru bulmazdı.
Bir gece küçük bir kırlangıç kente doğru çıkageldi. Arkadaşları bir buçuk ay önce Mısır'a gitmişler, ama bu geri kalmıştı. Çünkü en güzel saza gönül vermişti.
Ona ta İlkyaz'ın başında, iri sarı bir kelebeğin peşi sıra ırmaktan aşağı doğru uçarken rastlamış, sazın ince ve kırılgan beline öyle vurulmuştu ki konuşmak için önünde durmuştu.
Sözü döndürüp dolaştırmaktan hoşlanmayan Kırlangıç, “Sizi seveyim mi?” dedi. Saz da yerlere dek eğildi. Bunun üzerine kırlangıç kanatlarını suya değdire değdire gümüş halkalar çizerek onun çevresinde döndü, döndü. Bu onun yanıp yakılmasıydı ve bütün yaz sürdü.
Öteki kırlangıçlar, “Gülünç bir ilgi; parası yok, sonra soyu sopu da kum gibi” diye cıvıldadılar. Doğrusu ırmak da sazlarla dopdoluydu. Sonra güz gelince hepsi uçup gitti.
Onlar gittikten sonra Kırlangıç pek yalnız kaldı ve sevgilisinden bıkmaya başladı, “Hiç konuşmuyor,” dedi, “Sanırım hoppalığı da var, çünkü hep rüzgârla cilveleşiyor.” Rüzgârın her esişinde saz kesin en zarif iltifatlarını yağdırırdı.
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   ...    32   »