Ana Sayfa » Yolculamak » Öyküler - I : 10


ÖYKÜLER - I

OSCAR WILDE

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 57


Bir gün Dev dönüverdi. Arkadaşı Kornval Umacısı'nı ziyarete gitmişti. Yanında yedi yıl kalmış, yedi yıl bitince bütün söyleyecekleri de bitmişti; çünkü sözleri sınırlıydı, artık kendi kalesine dönmek istedi. Gelir gelmez de çocukların bahçede oynadıklarını gördü.
Kaba, kalın bir sesle, “Ne yapıyorsunuz burada?” diye bağırdı; çocuklar da kaçtılar.
Dev, “Benim bahçem, benim bahçemdir! Kim olsa bunu anlar. Kendimden başka hiçkimsenin de orada oynamasına izin vermem!” diye bahçenin çevresine koskoca bir duvar ördü. Üzerine de bir duyuru tahtası astı.
DUVARI AŞANLAR CEZALANDIRILACAKTIR.
O, pek bencil bir devdi.
Artık zavallı çocukların oynayacak yerleri yoktu. Yolun üstünde oynamayı denediler, ama yol pek tozlu hem de sert taşlarla doluydu. Bu da hiç hoşlarına gitmedi. Derslerden sonra yüksek duvarın çevresinde dolaşır, içerdeki güzel bahçeden konuşurlar, birbirlerine “Ah orada nasıl da eğlenirdik!” derlerdi.
Derken İlkyaz geldi, bütün kırlar küçük küçük kuşlarla doldu. Yalnızca Bencil Dev'in bahçesinde mevsim hâlâ kıştı. Çocuklar yok diye kuşlar orada ötmek istemedi. Ağaçlar çiçek açmayı unuttu. Yalnızca güzel bir çiçek çayırlar arasından başını çıkarıp baktı, ama duyuru tahtasını görünce çocuklar için öyle üzüldü ki yeniden başını toprağa sokup uykuya vardı. Hoşnut olanlar yalnızca Kar ve Don'du; “İlkyaz bu bahçeyi unutmuş. Artık bütün yıl burada otururuz,” diye bağrıştılar. Kar koskoca beyaz yamçısıyla çayırları örttü; Don da, bütün ağaçları gümüşle kapladı. Sonra Karayeli de yanlarına çağırdılar, o da geldi. Kürklere bürünmüştü, bahçede gür gür gürleyip baca külâhlarını yerlere devirdi, “Burası pek eğlenceli bir yer!” dedi, “Dolu'yu da çağırmalıyız.” Dolu da geldi; o da her gün üç saat kalenin damının üstündeki arduvaz kiremitlerden birçoğunu kırıncaya dek takırdayıp durdu. Sonra olanca hızıyla bahçede koşa koşa döndü, döndü. Kurşuniler giyinmişti; soluğu da buz gibiydi.
Bencil Dev penceresinde oturup bembeyaz, soğuk bahçesine bakarken, “İlkyaz neden böyle gecikti anlamıyorum,” dedi, “Dilerim hava değişir.”
Ama artık ne İlkyaz geldi ne de yaz. Güz her bahçeye altın meyveler verdi, ama Dev'in bahçesine hiçbir şey vermedi, “O çok bencil!” dedi. Artık orası hep kıştı. Karayel'le Kar, Dolu'yla Don ağaçların arasında dans edip durdular.
Bir sabah Dev yatakta uyanık yatarken güzel bir ezgi duydu. Kulaklarına öylesine tatlı tatlı geliyordu ki krallık orkestrası geçiyor sandı. Bu, penceresinin dışında öten küçük bir keten kuşuydu. Bahçesinde kuş sesi duymayalı öyle uzun bir zaman olmuştu ki, bu ona dünyanın en duyulmamış müziği gibi geldi. O zaman Dolu, başının üzerinde dansını bıraktı, Karayel'in gürültüsü dindi ve açık pencereden içeri baygın bir koku sindi. Dev, “Sonunda sanırım İlkyaz geldi” diye yatağından atlayıp dışarı baktı.
Ne görsün?
En görülmemiş bir görünüm. Duvarın küçük bir deliğinden çocuklar içeri girivermişler, ağaçların dallarında oturuyorlardı. Görebildiği her ağaçta küçücük bir çocuk vardı. Ağaçlar da çocukların geri gelmesiyle öyle hoşnut olmuşlardı ki baştan başa çiçeklere bürünmüş, çocukların başları üzerinde kollarını sallıyorlardı. Kuşlar uçuşa uçuşa neşe içinde cıvıldıyor, yemyeşil çayırların içinden de kır çiçekleri başlarını çıkarmış, gülüyorlardı. Görülmemiş bir görünümdü. Yalnızca bir köşe hâlâ kıştı. Bu, bahçenin en uzak köşesiydi, tam orada bir çocuk duruyordu. Öyle küçücüktü ki ağacın dallarına yetişemiyor, çevresinde dönüp dolaşıyor, acı acı ağlıyordu. Zavallı ağaç hâlâ Don'la ve Kar'la kaplıydı, üzerinde de Karayel esiyor, gürlüyordu. Ağaç, “Hadi, çık küçük!” diye dallarını elinden geldiğince indiriyordu, ama çocuk pek miniminiydi.
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   ...    32   »