Ana Sayfa » Yolculamak » Oyunculuk Üzerine Aykırı Düşünceler : 04


OYUNCULUK ÜZERİNE AYKIRI DÜŞÜNCELER

DENIS DIDEROT

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 92


Acaba Clairon'un (2) oyunundan daha yetkin bir yapıt var mıdır? Bununla birlikte kendisini izleyin, inceleyin; altıncı oynanışta, rolünün bütün sözcükleri gibi, oyununun da bütün ayrıntılarını ezbere bildiği kanısına varırsınız. Kuşkusuz kendisine bir örnek seçmiş ve önce o örneğe uymaya çalışmış; bu örneği de, elinden geldiğince en yükseğinden, en büyüğünden, en yetkininden seçmiştir; ancak tarihten çıkardığı ya da düşlem gücünün büyük, ürkütücü bir hayal gibi yarattığı bu örnek, kendisi değildir. Bu örnek, yalnızca kendi boyuna göre olsaydı, oyunu nasıl da zayıf ve sıradan olurdu! Oysa çalışa çalışa, elinden geldiğince bu düşünceye yaklaşınca, artık her şey tamamlanmıştır. O noktaya gelince sımsıkı durmak, artık yalnızca bir alışkanlık ve bellek işidir. Clarion'un çalışmalarında hazır bulunsaydınız, kaç kez, “Tamam, artık oldu!” diye haykırırdınız. Ama o da size hep, “Aldanıyorsunuz!” yanıtını verirdi… Quesnoy (3) da böyleydi. Bir dostu onu kolundan yakalayıp da, “Yetişir artık; durun. Daha iyi, iyinin düşmanıdır; her şeyi bozacaksınız…” diye haykırınca, sanatçı soluk soluğa, bu sanattan anlayan hayran dostuna, “Ne yaptığımı görüyorsunuz, ama içimde ne var, neyin peşindeyim, bilmiyorsunuz!” demişti.
Clairon'un ilk provalarında, Duquesnoy'un duyduğu azabı duyduğuna hiç kuşkum yok; ama savaşım bitip de düşleminin düzeyine yükselir yükselmez, artık kendisine egemen olur ve heyecana düşmeden, rolünü yineler. Kimi zaman düşlerimizde olduğu gibi, başı bulutlara değer, elleri her iki ufka erişecek gibi olur; artık o, kendisini saran büyük bir mankenin ruhudur. Kendisine bu mankeni giydiren denemeleridir. Kollarını kavuşturmuş, gözleri kapalı olarak, devinimsiz, bir kanepenin üzerine sere serpe uzandığı anda, düşünde ezberini sürdürerek, kendi kendini işitebilir; kendi kendini görebilir; kendi kendini tartabilir ve uyandıracağı izlenimleri kollayabilir. O anda Clairon, iki insan olmuştur: Küçük Clairon ile Büyük Agrippina.
İKİNCİ - Sözlerinizden anlaşılıyor ki, sahnede ya da provalarındaki oyuncuya, geceleyin, kocaman bir beyaz çarşaf astıkları sırığı başlarının üzerine kaldırarak ve bu korkutucu hayalin altında, gelen geçenleri ürküten korkunç sesler çıkararak mezarlıklarda hayalet taklidi yapan çocuklar kadar benzeyen hiçbir şey yoktur.
BİRİNCİ - Hakkınız var. Ama Dumesnil'in (4) durumu Clairon'unkine benzemez. Dumesnil sahneye ne söyleyeceğini bilmeden çıkar; zamanın yarısını, ne söylediğini bilmeden geçirir; ama sonunda yüce bir an gelir. Hem sonra oyuncu, neden şairden, ressamdan, aytaçtan (hatip) ve müzikçiden farklı olsun? Kendi özelliklerini taşıyan parıltılar, içe doğan şeylerin ilk coşkunluğu içinde değil, coşkusunu yitirmiş, rahat anlarda, hiç beklenmedik anlarda belirir. O parıltıların nereden geldiği bilinmez; esine çeken yanları vardır; bu dahiler, bir yanda doğa, bir yanda da yapıtlarının taslağı havada kalınca sırayla her iki yana dikkatle bakarlar. Yapıtlarına serptikleri esin güzelliklerinin, beklenmedik parıltıların ansızın ortaya çıkması, kendilerini de şaşırtır. Bunların etkisi ve başarısı, doğrudan doğruya içe doğmayla yaratılan şeylerinkinden başka olur. Esrikliğin sabuklamasını değiştirmek, soğukkanlılığın görevidir.
Bunalım durumunda kendini yitirmiş bir adam, bizi kendisine bağlayamaz. Bunu, ancak kendisine egemen olan adam yapabilir. Büyük sahne yazarları, özellikle çevrelerindeki maddi ve manevi dünyada ne olup bittiğine dikkat ederler.
İKİNCİ - Maddi ve manevi dünya, bir tek dünyadır.
BİRİNCİ - Onlar gözlerine çarpan her şeyi yakalarlar ve yığın yığın biriktirirler. İşte haberleri olmadan kendilerinde biriken bu yığınlardan, yapıtlarına türlü az görülür olay geçer. Coşkulu, kanı kaynayan, duyarlı insanlar sahneye çıkarlar; oyun oynanır ama kendileri bundan yararlanamazlar; ama deha sahibi adam, bu gibilerine baka baka örneğini hazırlar. Güçlü, sağlam bir düşlem ve düşünce yeteneği, ince bir kavrayış ve inanılır bir zevk sahibi büyük şairler, büyük oyuncular ve belki genellikle, hangi alanda olursa olsun, doğanın bütün taklitçileri, duyarlılığı az insanlardır. Onlar birçok şeyin birden ustasıdırlar;
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   ...    34   »