Ana Sayfa » Yolculamak » Paul ve Virginie : 01
Bu kitabın hazırlanmasında Paul ve Virginie (Paul et Virginie)'nin M.E.B. Fransız Klasikleri dizisinde yayınlanan ilk baskısı temel alınmış ve çeviri dili günümüz Türkçesine uyarlanmıştır.
Yazan: Jacques-Henri Bernardin de Saint-Pierre
Çeviren: Ali Kami Akyüz
Yayına hazırlayan: Egemen Berköz
Dizgi: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Baskı: Çağdaş Matbaacılık Yayıncılık Ltd. Şti.
Mart 1999
Fransa Adası'nın (1) yönetim merkezi olan Port-Louis'nin arkasında yükselen dağın doğu yanında, vaktiyle ekilmiş bir yerde iki küçük kulübenin yıkıntıları görülür. Bu kulübeler, büyük kayalarla çevrilmiş, yalnızca kuzey yanı açık kalmış bir bölgenin hemen hemen ortasındadır. Solda Morne de la Decouvere denilen bir dağ ki adaya yanaşan gemiler için buradan işaret verilir ve bu dağın eteğinde Port-Louis adını alan kent; sağda Port-Louis'den Pamplemousses mahallesine giden yol; daha sonra aynı adı taşıyan bir kilise ve bu kilisenin geniş bir ovada iki sıra bambu ağacıyla gölgelenen yolları; son olarak da uzaklarda adanın öbür ucuna kadar uzanan bir orman görülür. Önünüzde deniz kıyısında Tombeau koyu, biraz sağda Malheureux burnu, onun ötesinde engin bir deniz, bu denizin yüzünde birkaç ıssız adacık ve bunların arasında dalgalara karışmış bir tabyayı andıran Coin de Mire adası göze çarpar.
Bölgenin bütün bu şeyleri görmeye elverişli girişinde dağdan gelen sürekli yankılar, durmadan çevredeki ormanları sallayan rüzgârların ve uzaktaki sığ kayalarda kırılan dalgaların iniltilerini yineler durur. Fakat asıl kulübelerin bulunduğu yerde hiçbir gürültü duyulmadığı gibi duvar biçiminde yükselen kocaman, yalçın kayalardan başka da hiçbir şey görülmez. Bu kayaların diplerinde, yarıklarında, hatta bulutlar durağı tepelerinde ağaç kümeleri büyür. Sivri tepelerinin çektiği yağmurla bulutlar o kayaların yeşil ve esmer yamaçlarında eleğimsağmalar gösterdiği gibi diplerinde de küçük Lataniers deresini doğuran kaynakları besler. Derin bir sessizlik o dolaylara sinmiştir. Orada her şey.. hava, ışık ve sular.. hepsi sessizdir. Dağın yüksek düzlüklerinde yetişen hurmaların hep rüzgârlarla salındığı görülen yaprakları da bu yerleri derin uykusundan pek uyandıramaz. Tatlı bir ışık bölgenin derinliklerini aydınlatır ve güneş oraya ancak öğle zamanı düşer; fakat daha şafak sökerken dağın karanlıkları üzerinde sivrilen tepelerine vurarak onları göğün mavisinde güya altın erguvandan yapılmış gibi gösterir.
Derin sessizlik içinde geniş ve zengin bir görünüm sunan bu yere gitmekten pek hoşlanırdım. Bir gün o kulübelerden birinin eşiğinde oturmuş, yıkıntılara bakarak derin düşüncelere dalıp gitmiştim ki oralardan yaşlı başlı bir adam geçti. Adanın eski ahalisi gibi kısa bir ceket ve uzun bir şalvar giymişti. Bir abanoz değneğe dayanarak yalınayak yürüyordu. Saçları bembeyaz, yüzü soylu ve temizdi. Saygıyla kendisini selamladım. Selamımı aldı ve beni biraz süzdükten sonra yaklaştı; yanıma oturdu. Bana güvenini gösteren bu davranışı duygularıma dokundu:
“Baba, dedim, bu kulübelerin vaktiyle sahibi kimmiş; biliyor musunuz?”
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 ... 55 »