Ana Sayfa » Yolculamak » Penguenler Adası - I : 03
Kitabınızda mülkiyet, soyluluk ve jandarmanın kaynaklarını, bu kurumların layık oldukları saygıyla ele alınacağını söyleyin. Yeri geldiğinde doğaüstü güçleri kabul ettiğinizi belirtin. Bunları yaparsanız, kitabınız başarılı olur.“
Bu yerinde düşünceleri kafamdan hiç çıkarmadım ve yeri geldiğinde kullandım.
Burada, Penguenlerin değişim geçirmelerinden önceki yaşamlarına eğilmeyeceğim. Onların zoolojiden çıkıp tarihe ve tanrıbilime girdikten sonraki dönemleriyle ele alıyorum. Açıkçası, büyük Aziz Mael'in insana dönüştürdüğü Penguenlerden söz ediyorum. Bu terimi biraz açıklamak isterim, çünkü bugün bile karışıklığa yol açmaktadır.
Fransızcada Penguen, Kuzey Kutup bölgelerinde yaşayan ve alkidler familyasından bir kuştur. Güney Kutup Denizi'nde yaşayan ve sfenisid familyasından olanınaysa manşo deriz. Örneğin, M. G. Lecointe adlı bilgin Belgica gemisiyle yaptığı seferi şöyle anlatıyor: “Gerlache Boğazı'nda yaşayan kuş türleri arasında en ilginç olanı manşolardır. Bunlara çoğu kez yanlış olarak güney Penguenleri denir.” Doktor J. B. Charcot ise, gerçek Penguenlerin Güney Kutup bölgesinde yaşayan bu manşolar olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre, 1598 yılında bu bölgeye ilk gelen Hollandalılar, yağlı vücutlarından dolayı bu kuşlara pinguinos adını vermişler. Peki, manşolara Penguen diyeceksek, Penguenlere ne ad vereceğiz? Doktor J. B. Charcot bu soruya yanıt vermiyor ve görünüşe bakılırsa, bu pek umurunda da değil.
Her neyse, manşolara Penguen deyip dememe konusunda karar vermek, onları ilk kez gözleyen doktorun hakkıdır; yeter ki bizim söz ettiğimiz Kuzey Kutup Penguenleri Penguen olarak kalabilsin. Böylece Güney ve Kuzey Penguenleri, Kuzey Kutbu ve Güney Kutbu Penguenleri, alkidler veya sfenisidler familyasından Penguenler olabilecek. Bu durum perde ayaklıları sınıflandırmak isteyen ornitoloji bilginlerinin hoşuna gitmeyecektir; birbirine karşıt kutuplarda yaşayan ve birçok şeyleri, özellikle gagaları, kanatçıkları ve ayakları birbirinden farklı olan bu iki tür hayvana aynı adı vermenin doğru olmadığı düşünülebilir. Bana sorarsanız bu karşılıklığa aldırmam. Benim Penguenlerimle Doktor Charcotnunkiler arasındaki farklar ne olursa olsun, benzerlikler daha çok ve daha derin görünüyor. Her ikisinde de düşünceli bir yüz anlatımı, dingin bir gülünçlük, alaycı bir babacanlık ve acemi bir saygınlık gözleriz. Her iki tür de barışsever, geveze, gösteri canlısı, kamu işlerine meraklı ve belki de üstlerini biraz kıskanan yapıdadır.
Bizim Penguenlerin kanatçıkları pullarla değil, kısa tüylerle örtülüdür. Ayakları kuzeyli akrabalarına göre biraz daha geride olduğundan, başları dik, göğüsleri kabarık ve gövdelerinde gururlu bir salınmayla yürürler. Gagalarındaki görkem de düşünülürse, Aziz Mael'in nasıl olup da onları yanlışlıkla insan sandığı kolayca anlaşılabilir.
Elinizdeki yapıt, eski tarih diyebileceğimiz ve belleklerde kalan olayları olabildiği ölçüde neden-sonuç ilişkileriyle anlatan türden olacaktır; bu nedenle bilimden çok bir sanat yapıtı sayılabilir. Bu anlatım biçiminin günümüzde olumlu düşünen kafalara yeterli gelmediği, eskil çağların Cliosunun bugün dedikoducu bir kadından farklı olmadığı ileri sürülmektedir. Gelecekte kendine daha çok güvenen, çağının yaşam koşullarıyla ilgilenen ve falanca budunun etkin olduğu tüm alanlarda ortaya koyduklarını bize anlatan daha farklı bir tarih deyişi belki de olacaktır. Bu tarih artık sanat değil, bilim olabilir. Fakat bunun olabilmesi için, şimdi elimizde pek az olan ve özellikle Penguenler konusunda hiç bulunmayan, bir yığın sayıbilimsel (istatistiki) bilgiye gerek duyulacaktır. Bir gün çağdaş uluslar bu tür bir tarihe kavuşacaktır, ama geçmiş insanlık için eski deyişte bir tarihle yetinmek zorundayız. Böyle bir yapıtın yararlı olmasıysa özellikle anlatanın iyi niyetine ve gözlem yeteneğine bağlıdır.
Alcalı büyük bir yazarın dediği gibi, bir budunun yaşamı cinayet, yoksulluk ve çılgınlıklar bütünüdür. Penguenlerin tarihi de diğer uluslarınkinden farklı değil; ancak öyle ilginç sayfaları var ki bunları açığa kavuşturabildiğimi sanıyorum.
Penguenler uzun süre savaş içinde yaşadılar. İçlerinden biri, Düşünür Jacquot, özyapılarını küçük bir tabloda şöyle özetliyor:
“Drakonitlerin son çağında Bilge Gratien Penguistan'da gezmeye çıkmıştı. Bir gün temiz havada yalnızca inek çıngıraklarının dalgalandığı yemyeşil bir koyaktan geçerken, bir çam ağacının gölgesindeki küçük bir köy evine konuk oldu. Evin kadını eşikte bebeğini emziriyor, küçük bir çocuk köpeğiyle oynuyor, kör ve yaşlı bir adam da güneşin altında oturmuş dudaklarıyla gün ışığını içiyordu.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 ... 44 »