Ana Sayfa » Yolculamak » Penguenler Adası - I : 04
Evin efendisi olan genç ve sağlam bir adam Gratien'e ekmek ve süt ikram etti. Düşünür Penguen bu sağlıklı yemeği kabul etti. Sonra:
- Ey bu sevimli ülkenin insanları, dedi, sizleri kutsuyorum. Burada her şey neşe, uzlaşma ve barış kokuyor.
O böyle konuşurken çobanın biri kavalıyla bir marş çalarak geçti.
- Bu canlı hava nedir? diye sordu Gratien.
- Bu bizim Foklara karşı açtığımız savaşın marşıdır, dedi köylü. Burada herkes bu marşı söyler. Bebekler konuşmadan önce bu marşı öğrenirler. Hepimiz yurtsever Penguenleriz.
- Fokları sevmez misiniz?
- Onlardan nefret ederiz.
- Niçin nefret ediyorsunuz?
- Bir de soruyorsunuz! Foklar Penguenlerin komşuları değil mi?
- Evet.
- İşte bu nedenle Penguenler Foklardan nefret ederler.
- Bu bir neden mi?
- Elbette. Komşu demek düşman demektir. Şu benim tarlamı görüyor musunuz? İşte onun yanındaki tarlanın sahibi en nefret ettiğim kişidir. Ondan sonraki en büyük düşmanlarım bu koyağın öbür yakasında yaşayanlardır. Bu dar koyakta yalnızca onların ve bizim köyümüz vardır: öyleyse düşmanımızdırlar. Bizim delikanlılar ne zaman onlardan bir öbeğe rastlasa, karşılıklı sövgü ve kavga alışverişi olur. Şimdi Penguenler Foklara düşman olmasın da kime olsunlar? Siz yurtseverliğin ne olduğunu biliyor musunuz? Benim göğsümden yalnızca şu iki haykırış çıkar: Yaşasın Penguenler! Foklara ölüm!“
On üç yüzyıl boyunca Penguenler tüm komşularıyla kıyasıya savaştılar. Sonra bu pek sevdikleri uğraştan birkaç yıl içinde bıktılar ve barış için içten bir istek duydular. Generaller bu yeni modayı kolayca benimsediler; tüm ordu, subaylar, astsubaylar ve erler buna uymayı zevkle kabullendiler; ama bürokratlar ve kitaplık fareleri bu işe karşı çıktılar, sakatlar üzüldüler.
Aynı Düşünür Jacquot insanlık tarihinin türlü olaylarını gülünç ve çarpıcı bir deyişle anlatan, kıssadan hisseli bir kitap yazdı ve kendi ülkesinin tarihinden de birçok sayfayı kattı. Bazıları ona bu gerçek olmayan tarihi niçin yazdığını, ülkesinin bundan ne yarar göreceğini sordular.
“Büyük yararı olur” dedi düşünür. “Penguenler kendi eylemlerini, gururlarını okşayan her şeyden yalıtılmış ve abartılmış olarak görebilirlerse, daha iyi düşünür ve belki de daha bilge olurlar.”
Bu tarih kitabına sanatçıları ilgilendiren konuları da almak istedim. İçinde Ortaçağ Penguen resim sanatı üzerine bir bölüm bulacaksınız; bu bölümün öbür bölümler kadar eksiksiz olmadığı düşünülebilir. Bunun korkunç nedenini anlatarak bu önsözü bitirmek isterim.
Geçen yılın haziran ayında, Penguen sanatının kaynakları ve gelişmesi üzerine bir görüşme yapmak üzere, “Evrensel Resim, Yontu ve Mimarlık Yıllığı” adlı yapıtın bilge yazarı, şimdi rahmetli olan Fulgence Tapir'i görmeye gittim.
Çalışma odasına girdiğimde, üzerinde belgeler yığılı masasında çalışan, ufak tefek ve miyop gözlüklerinin arkasında sevimli bakışları olan bir adam gördüm.
Gözlerinin yetersizliğini örtmek ister gibi, güçlü bir koku alma duyusuna sahip bir burnu vardı. Bu organıyla Fulgence Tapir sanat ve güzellikle iletişim kurabiliyordu. Fransa'da sık görüldüğü üzere, müzik eleştirmenleri sağır, resim eleştirmenleri de kör olurlar. Bu onlara, estetik düşünceyi kavrayabilmek için gerekli yoğunlaşmayı sağlar. Gizemli doğayı saran biçimleri ve renkleri ayırt edebilecek kadar keskin gözleri olsaydı, Fulgence Tapir bu belge yığınının üzerinde yükselip tüm çağları ve tüm ülkeleri kavrayabilen o büyük sanat kuramını geliştirebilir ve Fransız Akademisi'ne girebilir miydi sanıyorsunuz?
Çalışma odasının duvarları, döşemesi, hatta tavanı bile bağlı paketler, şişkin karton kutular, içleri sayısız fişle dolu teneke kutularla kaplıydı. Bu kadar belge karşısında içimde korkuyla karışık bir hayranlık uyandı. “Hocam” dedim heyecanlı bir sesle, “Sizin tükenmek bilmeyen iyilik ve bilginize gereksinmem var. Penguen sanatı konusunda yaptığım araştırmada bana yol gösterebilir misiniz?”
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 ... 44 »