Ana Sayfa » Yolculamak » Penguenler Adası - I : 11
Vaftiz ise hiçbir kayıt veya koşula bakılmaksızın yapılan bir kutsamadır. Bence durum açık: Penguenlerin vaftizi geçerlidir.“
Aynı konuda görüşü sorulan Papa Aziz Damase şöyle konuştu:
“Bir vaftizin geçerli olup olmadığını anlamak için, kimin yaptığına ve kime yapıldığına bakmak gerekir. Çünkü vaftizin kutsayıcı özelliği, vaftiz edilenin kişisel bir katkısı olmadan, yalnızca yapılış eyleminden kaynaklanmaktadır. Böyle olmasaydı, yeni doğan bebeklere yapılamazdı. Ayrıca, vaftiz olmak için yerine getirilmesi gereken hiçbir özel koşul yoktur. Yalnızca kilisenin yolunda gitme niyeti olmak, kutsal sözleri yinelemek ve törene katılmak yeterlidir. Aziz Mael'in bu koşullar altında vaftiz yaptığı görülüyor. O halde, Penguenler vaftiz edilmişlerdir.”
“Vaftizin ne olduğunu sanıyorsunuz siz?” diye atıldı Aziz Guenole. “Vaftiz insanın ruh ve sudan yeniden doğuşudur, çünkü günahkâr olarak girdiği sudan tertemiz çıkar. Vaftiz İsa'yla ölümüne birleşebilmektir. Bu, kuşlara verilecek bir yetenek değildir. Düşünelim, aziz pederler. Vaftiz Adem'in ilk günahını temizlemektir; oysa Penguenler ilk günahı işlemediler. Vaftiz olan kişi erdem ve zarafet bulur, İsa'nın sürüsüne katılır. Oysa Penguenlerin erdem ve zarafet kazanabilecekleri düşünülemez…”
Aziz Damase onun sözünü bitirmesine fırsat vermedi.
“Bu yalnızca vaftizin yararsız olduğunu gösterir; etkili olamayacağını kanıtlamaz.”
“Ama böyle düşünürsek” diye konuştu Aziz Guenole, “Suya batırmakla yalnızca Penguenleri değil, tüm öbür kuşları veya dört ayaklıları, hatta cansız cisimleri, örneğin bir yontuyu veya masayı vaftiz etmek mümkün olurdu. Örneğin, şu masa Hıristiyan olurdu! Saçmalık bu!”
Aziz Augustin söz istedi. Derin bir sessizlik oldu.
“Sizlere, bir örnek üzerinde, yöntemlerin gücünü göstermek istiyorum” dedi Hipponeli piskopos. “Aslında bu şeytanca bir iştir. Fakat şeytanın öğrettiği yöntemlerin zekâdan yoksun hayvanlar, hatta cansız cisimler üzerinde etkisi olduğu biliniyorsa, tanrısal yöntemlerin hayvanlar ve cansız dünya üzerinde etkili olamayacağını kim ileri sürebilir? İşte size bir örnek:
Sağlığımda Madaura kentinde bir büyücü kadın vardı. Bu kadın, yatağına çekmek istediği bir adamın saçından alınan birkaç teli bazı otlarla karıştırır, kendince bazı dualar okuyarak bir mangalda yakar ve isteğine kavuşurdu. Bir gün bu yolla bir delikanlının aşkını kazanmak istediğinde, hizmetçi onu kandırıp delikanlının saçı yerine, bir tavernanın kapısında asılı keçi tulumundan yolduğu birkaç kıl verdi. Gece yarısı bu şarap tulumu kentin bir ucundan sıçrayıp büyücü kadının eşiğine düştü. Bu gerçek bir olaydır. Büyüde olduğu gibi, ayinlerde de etkili olan şey uygulanan yöntemdir. Tanrısal bir yöntemin şeytani olanlardan daha zayıf olduğunu düşünemeyiz.”
Bu sözlerden sonra Aziz Augustin alkışlarla yerine oturdu.
Oldukça yaşlı ve karaduygulu görünen cennetlik bir kul söz istedi. Kimse onu tanımıyordu. Adı Probus'tu ve azizler defterinde kayıtlı değildi.
“Meclisin bağışlamasını diliyorum” dedi Probus. “Başımda ayla yok, sonsuz mutluluğu sessiz sedasız kazandım. Fakat Aziz Augustin'in sözlerinden sonra, vaftizin geçerliliği konusunda başımdan geçen acı bir deneyimi anlatmak isterim. Hippone Piskoposu bu ayinin yöntemlere uygun olmasının yeterli olduğunu söylerken haklıdır. Ayinin erdemi yöntemde olduğu gibi, günahı da yöntemdedir. Ey azizler ve bilginler, benim acıklı öykümü dinleyin. İmparator Gordion zamanında Roma'da rahiptim. Sizler gibi özel bir yeteneğim olmadan, görevimi istekle yapıyordum. Azize Modeste Kilisesi'nde kırk yıl çalıştım. Düzenli bir yaşamım vardı. Her cumartesi günü Capene Kapısı'ndaki tavernanın sahibi Barjas'a uğrar ve o hafta ayinde kullanacağım şarabı alırdım. Bu uzun yıllar süresince haftalık ayinimi bir kez bile aksatmadım. Fakat neşem yoktu, mihrabın önünde diz çöktüğüm anlarda kendime sorardım: 'Niçin neşesizsin, ey ruhum ve neden içimde bir sıkıntı var?' Kutsal ayine gelen inanmışları gördükçe üzülüyordum; çünkü onlara elimle yedirdiğim kutsal ekmek ve şarap ağızlarında erimeden, günahkâr davranışlarına geri dönüyorlardı; sanki kutsal törenin onlar üzerinde hiçbir etkisi veya gücü yok gibiydi. Sonunda dünyadaki görevim bitti ve daldığım uykudan gökyüzünde uyandığımda, kendimi cennetlikler arasında buldum. O zaman meleklerden birinden gerçeği öğrendim: Tavernacı Barjas diye biri sattığı içeceği bir takım kökler ve kabuklarla hazırlıyor ve içinde bir damla bile üzüm suyu bulunmuyormuş. Bu nedenle üzüm suyunun İsa'nın kanına dönüşmesi gereken ayinlerimin hiçbiri geçerli olmamış; ben ve topluluğum kırk yıl boyunca bilmeden kutsal törenin yararlarından yoksun kalmışız.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 ... 44 »