Ana Sayfa » Yolculamak » Sadık & Safdil : 36


SADIK & SAFDİL

VOLTAIRE

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 44


Kaldığı otelde akşam yemeği sırasında bu konuyu açmadan edemedi. Masada birçok Protestan vardı; bir kısmı sızlanıp duruyor, bir kısmı öfkeden titriyor, diğerleri de ağlayarak şu sözleri söylüyorlardı: Nos dulcia linquimus arva, nos patriam fugimus. Latince bilmeyen Safdil bu sözlerin anlamını sorunca yanıtladılar: Sevimli kırlarımızı bırakıyoruz, yurdumuzdan kaçıyoruz.
“Peki, niçin ülkenizi terk ediyorsunuz?” diye sordu Safdil. Protestanlar “Çünkü Papa'yı tanımamızı istiyorlar” dediler. Safdil “Onu tanımayı neden istemiyorsunuz, sizin de evlenmek istediğiniz analığınız yok mu? Çünkü bu konuda onun çok anlayışlı olduğunu söylediler” dedi. Protestanlar “Bayım, bu Papa kralların mülkünün sahibinin kendisi olduğunu söylüyor” dediler. Safdil “Sizin işiniz nedir?” diye sorunca “Biz kumaş ve iplik yaparız” dediler. Safdil “Papa kumaş ve ipliklerin sahibiyim deseydi, karşı çıkmakta haklı olurdunuz; ama bırakın da krallar buna karşı çıksın, siz ne karışıyorsunuz?” dedi. O sırada karalar giyinmiş bir adam söz aldı ve kalabalığın sorunlarını dile getirdi. Nantes fermanının kaldırılışını (8), elli bin ailenin göçe zorlanışını, diğer elli bin ailenin zorla katolik yapılışını öyle bir heyecanla anlattı ki Safdil'in gözlerinden yaşlar geldi: “Gücü Huronlara kadar uzanan bu büyük kral kendisini seven bu kadar yüreği, kendisine hizmet edecek bu kadar eli nasıl geri çevirebilir?” diye sordu.
Kara giysili adam yanıtladı: “Çünkü diğer tüm iyi krallar gibi, onu da aldattılar. Onu, söyleyeceği bir söz üzerine herkesin kendisi gibi düşüneceğine ve dinini değiştireceğine inandırdılar. Yalnızca bir anda beş altı yüz bin insanı yitirmekle kalmadı, düşman da kazandı; kendi saflarında savaşabilecek bu Fransızları şimdi İngiltere kralı William Fransa'ya karşı hazırlıyor.
“Bu yıkımın asıl üzücü yanı, Kral XIV. Louis'nin uğruna halkının bir bölümünü feda ettiği Papa'nın kendisinin can düşmanı olmasıdır. Yıllardır aralarında çatışma eksik olmuyor. Bu çatışma öyle bir noktaya gelmişti ki Fransız halkı sonunda ülkeyi haraca kesen ve boyunduruğu altına alan bu yabancıdan kurtulmayı düşünmekteydi. Bu büyük kralı hem ülke çıkarları ve hem de gücünün erimi konusunda yanılttılar ve ülkesini seven yüreğini halkın gözünden düşürdüler.”
Daha da üzülen Safdil Huronların da çok sevdiği bu kralı aldatan Fransızların kim olduğunu sordu. “Bunlar Cizvitlerdir; özellikle kralın özel rahibi Peder La Chaise. Tanrı'nın bir gün onları cezalandıracağını ve bizim kovulduğumuz gibi onların da kovulacağını umuyoruz. Savaş bakanı Mons de Louvois üzerimize Cizvitleri ve askerleri yolluyor.”
Artık kendini tutamayan Safdil şöyle dedi: “Baylar, ben hizmet ödülü almak için Versailles'a gidiyorum. Orada bu Mons de Louvois'yla konuşurum. Kralı da göreceğim; ona gerçeği anlattığımda doğruyu göreceğinden eminim. Yakında Matmazel de Saint-Yves'le evlenmek için geri döneceğim, sizleri de düğünüme çağırıyorum.” O zaman bu iyi insanlar onu, gizli yolculuk yapan önemli bir devlet adamı sandılar; bazıları da kralın soytarısı olduğunu ileri sürdüler.
Masada oturanlar arasında Peder La Chaise'in casuslarından bir Cizvit papazı vardı. Bu adamın raporları önce Peder La Chaise'e, sonra da Mons de Louvois'ya gidiyordu. Casusun yazdığı mektup Safdil'le aynı gün Versailles'a ulaştı.

9. SAFDİL'İN VERSAILLES'A GELİŞİ VE HUZURA KABULÜ

Safdil'in bindiği posta Arabası onu sarayın mutfak yanındaki kapısı önünde bıraktı. Kapı önündeki bir öbek adama kralı ne zaman görebileceğini sordu. Adamlar, İngiliz amiralin yaptığı gibi, kahkahalarla gülmeye başladılar. Tepesi atan Safdil onları pataklamak isteyince onlar da karşılık verdiler. Ortalık kan gölüne dönmek üzereydi ki oradan geçen Bröton asıllı bir saray korumanı onları ayırdı. Safdil ona sordu: “Bayım, siz iyi bir adama benziyorsunuz; ben Notre Dame de la Montagne Manastırı rahibinin yeğeniyim; İngilizlere karşı savaştım; kralı görmeye geldim, lütfen beni onun yanına götürün.” Saray göreneklerini bilmeyen bu yiğidin kendi köyünden olmasından çok mutlu olan koruman ona, kralla her gelenin konuşamayacağını, Mons de Louvois'nın onu krala sunması gerektiğini söyledi. Safdil “Öyleyse beni Mons de Louvois'ya götürün” deyince “Bu çok daha zor; sizi önce bakan yazmanı Bay Alexandre'a götüreyim, bakanın kendisiyle konuşmuş gibi olursunuz” dedi.
Fakat yazmanı göremediler; Bay Alexandre bir bayanla görüşüyordu ve rahatsız edilmemesi için kesin buyruğu vardı. Koruman “Öyleyse Bay Alexandre'ın yazmanına gidelim; bakan yazmanıyla görüşmüş gibi olursunuz” dedi. Safdil korumanın peşinden bir odaya girdi ve orada yarım saat beklediler.
«   01   ...    26   27   28   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   ...    50   »