Ana Sayfa » Yolculamak » Sadık & Safdil : 40
Yaşlı adamın kitaplarının arasında aylık dergiler de vardı: bu dergilerde, kendileri bir şey üretemeyen insanlar başkalarının ürünlerini kötülemekten zevk alıyorlardı. Safdil, Racine ve Fenelon'u kötüleyen birkaçını okuduktan sonra şöyle dedi: “Bunlar, yumurtasını en güzel atın kıçına bırakan sineklere benziyorlar; at bu yüzden koşmaktan geri kalmaz.”
Daha sonra birlikte gökbilim okudular. Safdil hücreye küreler getirtip okuduklarını görmeye çalıştı ve buna hayran oldu: “Ah! ne yazık ki özgürlüğümü yitirdiğim bir sırada evreni tanıyorum! Jüpiter ve Satürn bu sonsuz boşluklarda geziyor, milyonlarca yıldız milyarlarca dünyayı aydınlatıyor. Ama evrenin bu köşesinde, beni bunları görmekten yoksun bırakmak isteyen yaratıklar var. Tüm evren için var olan ışık benim için yok. Çocukluğumu geçirdiğim o uzak ülkede ışığı benden gizlemiyorlardı. Siz olmasaydınız, sevgili Gordon, burada bir hiçlikte olacaktım.”
Genç Safdil kıraç toprakta büyüdükten sonra verimli toprağa dikilen ağaçlar gibi köklerini ve dallarını kısa sürede alabildiğine genişletti. Bu toprağın bir tutukevi olması şaşırtıcıydı.
İki tutsağın boş zamanlarını dolduran kitaplar arasında şiirler, Yunan trajedilerinin çevirileri ve birkaç Fransız tiyatro yapıtı vardı. Aşk üzerine okuduğu şiirler Safdil'in yüreğini hem zevk ve hem de acıyla doldurdu. Bu şiirler ona sevgili Saint-Yves'den söz ediyorlardı. İki güvercin şiiri yüreğini parçaladı: güvercinine geri dönebilmekten çok uzaktı.
Moliere okumak onu çok eğlendirdi. Bu oyunlar ona hem Paris göreneklerini ve hem de insan doğasını öğretiyordu. Gordon “Bu oyunlardan hangisini daha çok beğendiniz?” diye sordu. Safdil “Hiç kuşkusuz, Tartuffe” dedi. Gordon “Ben de sizin gibi düşünüyorum. Beni bu hücreye bir tartufe (12) tıktı; eminim sizin dertlerinizin kaynağı da başka tartufeler olmuştur.”
Gordon “Yunan trajedilerini nasıl buluyorsunuz?” diye sorunca Safdil “Yunanlılar için iyi” dedi. Fakat bu alanda Racine'in Iphigenie, Phedre, Andromaque, Athalie gibi yapıtlarını okuyunca büyük zevk duydu, gözyaşları döktü ve onları neredeyse ezberledi.
Gordon ona “Siz bir de Rodogune'ü okuyun; beğendiğiniz diğer oyunlar onun yanında sönük kalırlar” dedi. Safdil daha ilk sayfada başını kaldırdı: “Bu aynı yazarın değil?” Gordon “Nereden anladınız?” diye sorunca “Çünkü bu dizeler ne kulağa, ne de yüreğe sesleniyor” dedi. Gordon “Oh! bunlar yalnızca dize” deyince Safdil “O zaman niye yazıyor?” dedi.
Safdil oyunu büyük bir dikkatle ve yalnızca zevk alabilmek için okudu; bitirdiğinde kuru ve şaşkın gözlerle dostuna bakıyor, söyleyecek söz bulamıyordu. Sonunda duygularını şöyle açıkladı: “Oyunun başından bir şey anlamadım; ortası berbat; son sahne beni duygulandırdı, ama pek gerçeğe benzemiyor. Kişilerin hiçbirine yakınlık duymadım ve belleğim güçlü olduğu halde, yirmi dize bile belleğimde kalmadı.”
Gordon “Ama bu oyun en büyük yapıtımız olarak tanınıyor” diye karşı çıktı. Safdil “O zaman bu yapıt, bulundukları konumları hak etmeyen birçok insan gibi görünüyor. Aslında burada bir beğeni söz konusu: belki de benim beğenim tam gelişmemiş ve yanılıyor olabilirim. Ancak, duyumsadığımı ve düşündüğümü açıkça söylediğimi biliyorsunuz. İnsanların yargılarında çoğu kez düşlem, moda ve kaprislerin etkisi olduğundan kuşkulanıyorum. Ben doğal olanı söylüyorum; belki doğanın bendeki gelişimi tamam değil, belki de insanlar doğayı pek sorgulamıyor.” Bunun üzerine Iphigenie'den ezberlediği dizeleri okudu; sesi acemiceydi ama yaşlı Jansenciyi ağlattı. Sonra Cinna'dan dizeler okudu; Gordon bu kez ağlamadı ama güzelliğine hayran kaldı.
Kahramanımız bir yandan avuntu buluyor, eğitimini tamamlıyor ve yıllarca kullanılmamış aklını geliştiriyorken, Rahip de Kerkabon ve kızkardeşi, güzel Saint-Yves acaba ne yapıyorlardı? Rahip ve kızkardeşi ilk bir ay merakla beklediler, üçüncü aydan sonra üzüntüye kapıldılar: Paris'ten gelen asılsız haberler sonucu onun ölmüş olduğuna inandılar.
« 01 ... 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 »