Ana Sayfa » Yolculamak » Sadık & Safdil : 43
Güzel Saint-Yves, yanında kaldığı evin hanımıyla birlikte yüzlerini örterek Bay de Saint-Poulange'ı görmeye gitti. Kapıya vardığında ilk gördüğü kişi, evden ayrılmakta olan kardeşi Rahip de Saint-Yves oldu. Önce ürküye kapıldı ama arkadaşı onu avuttu: “Size karşı olanlar daha önce geldiği için, özellikle siz de konuşmalısınız. Bu ülkede suçlayanlara hemen karşı çıkılmadığı için her zaman haklı oluyorlar. Üstelik bildiğim kadarıyla, sizin yüzünüz kardeşinizin sözlerinden daha etkili olacaktır.”
Bu sözlerden cesaret alan Saint-Yves huzura çıktı. Gençliği, alımı, yaşlı gözleri odadakilerin tüm dikkatini toplamaya yetti. Bakan yardımcısının dalkavukları bir an için efendilerini unutup güzelliği seyretmeye koyuldular. Saint-Poulange onu bir odaya aldı. Genç kız bütün içtenliğiyle ve inceliğiyle sorununu anlattı. Saint-Poulange etkilenmişti. Titreyen genç kadını avuttu: “Akşama yine gelin görüşelim; buradaki kalabalık içinde sorunları aceleye getiriyoruz, oysa sizin sorununuz derin bir inceleme gerektiriyor” dedi. Sonra genç kadının güzelliğine ve soylu duygularına övgüler yağdırıp akşam beşte gelmesini tembih etti.
Genç kız akşam yine oradaydı; ev sahibesi de onunla gelmişti, ama o salonda kalıp Hıristiyan Eğitimi adlı kitabı okudu; Saint-Poulange genç kızı özel odasına aldı. Önce ona “Biliyor musunuz, matmazel” dedi, “Kardeşiniz benden sizi hapse attırmak için bir belge istedi? Doğrusu, onun Aşağı Brötanya'ya postalanması için bir belge hazırlasam daha iyi olurdu.” Saint-Yves içini çekti: “Ah! Bayım, ben kardeşim için böyle bir şey isteyemem. Yakındığım yanları var, ama insanların özgürlüklerine saygı duyarım. Sizden kasabamızı kurtaran, kralımıza iyi hizmet edebilecek olan ve görev başında ölen bir subayın oğlunun, iyi bir insanın özgürlüğünü geri vermenizi rica ediyorum. Onu neyle suçladıklarını bilmiyoruz; bir insanı dinlemeden nasıl tutuklayabilirler?”
Bunun üzerine bakan yardımcısı ona Cizvit casusun ve ikiyüzlü yargıcın mektuplarını gösterdi. Güzel kız haykırdı: “Nasıl? Dünyada böyle alçak insanlar olabilir mi? Bu kötü adam beni oğluyla evlenmeye zorlamak için bunu yaptı. Böyle insanların görüşleri alınarak mı yurttaşların yazgısıyla oynanıyor?” Genç kız bakan yardımcısının ayaklarına kapandı ve hıçkırarak sevdiği adamın özgürlüğünü istedi. O kadar iştah açıcıydı ki bakan yardımcısı ona, sevgilisine sakladığı hazinelerden kendisine de biraz tattırabilirse başarılı olacağını ima etti. Genç kız şaşkınlık içinde duymamış gibi yaptı. Ama bakan yardımcısı önerisini daha açık sözlerle yineledi. Böylece, her defasında genç kızın kabul etmediğini gören adam, yalnızca tutukluluğu kaldırmayı değil, armağanlar, evler, arabalar vermeyi öneriyordu. Genç kız bunları geri çevirdikçe Saint-Poulange'ın iştahı daha da artıyordu.
Güzel Saint-Yves divan üzerinde yarı baygın, şaşkın ve duyduğuna inanamayarak ağlıyordu. Bu kez Saint-Poulange onun ayaklarına sarıldı. Aslında çoğu genç kızın geri çeviremeyeceği yakışıklı bir adamdı. Ancak Saint-Yves Safdil'i seviyordu ve onu kurtarmak için de olsa sevgilisini aldatmanın günah olduğuna inanıyordu. Saint-Poulange'ın yalvarmaları ve ödülleri iki katına çıkmıştı. Sonunda, aklı başından gidip sevdiği adamı kurtarmanın tek yolunun bu olduğunu bildirdi. Bu tuhaf görüşmenin uzadığını gören ev sahibesi Hıristiyan Eğitimi kitabından başını kaldırıp söylendi: “Tanrım! iki saattir içerde ne yapıyorlar? Bay Saint-Poulange'ın hiç bu kadar uzun görüşme yaptığını görmedim. Herhalde genç kızın istediği zor bir şey ki hâlâ yalvarıyor olmalı.”
Sonunda arkadaşı özel odadan çıktığında sersem gibiydi, hiçbir şey konuşamadı. İnsanların özgürlüğü ve kadınların namusuyla bu kadar rahatça oynayabilen devlet büyükleri ve yarı büyükleri üzerine derin düşünceler içinde eve döndü.
Arkadaşının evine geldiğinde dayanamayıp her şeyi ona anlattı. Dindar ev sahibesi istavrozlar çıkarıp onu avuttu: “Sevgili arkadaşım, yarın Peder Tout-à-Tous ile görüşelim; o Bay Saint-Poulange'ı yakından tanır; evindeki tüm hizmetçilerin din öğretmenidir. Peder iyi bir insandır ve birçok hanıma yardım etmiştir. Benim gibi siz de onu sırdaş kabul edin; ben hiç pişman olmadım. Biz zavallı kadınlar, hep bir erkeğin yol göstermesine gerek duyarız.” Saint-Yves ertesi gün Peder Tout-à-Tous'u görmeyi kabul etti.