Ana Sayfa » Yolculamak » Sadık & Safdil : 48


SADIK & SAFDİL

VOLTAIRE

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 44


Fakat Safdil yüreğinin derinliklerinde bu tasarıları geri çeviriyordu. Kendisine verilen Saint-Poulange ve Louvois imzalı atama belgelerini yine okuyordu. Konuklar, Fransa'da en değerli özgürlük olan şölen sofrasında konuşma özgürlüğüne dayanarak, ona bu iki devlet adamının gerçek yüzlerini anlattılar.
Safdil şöyle dedi: “Ben Fransa kralı olsaydım, şöyle bir savaş bakanı seçerdim: Soylulara da sözünü geçirebilmesi için en soylu birisi olmalı. Orduda teğmenlikten mareşalliğe kadar hizmet etmiş olmasını isterdim; böylece askerlik yaşamının ayrıntılarını bilmiş olurdu. Subaylar bir sivil bakan yerine, savaşta birlikte çarpıştıkları birine yüz kez daha bağlılıkla hizmet ederlerdi. Ayrıca bakanımın eli açık, esprili ve neşeli olmasını isterdim; ülkemiz insanları özyapısı böyle olan birine daha çok güvenirlerdi.” Safdil bakanın bu özyapıda olmasını isterken, neşeli birinin kıyıcılığa daha az yatkın olduğuna inanıyordu. Mons de Louvois onun bu tanımına pek uymuyordu.
Onlar sofradayken genç kızın hastalığı ağırlaştı; içini kavuran bir ateşle yanıyordu. Ancak masadakilerin neşesini bozmamak için yardım çağıramıyordu. Onun uyumadığını bilen kardeşi bir ara yatağına gitti; kardeşinin durumunu görünce haykırdı. Safdil ve konuklar içeri koştular. Genç adam her zamanki tatlı ve duyarlı davranışlarıyla sevgilisine sarılıp ilgilendi.
Hemen bir doktor çağırdılar. Bu doktor her yere koşarak giden ve bir önceki hastalığı bir sonrakiyle karıştıran, sağduyu ve deneyim yerine kitaplarına inanan türden bir doktordu. Aceleyle o sırada moda olan bir ilaç yazarak durumu daha da ağırlaştırdı. Modayı da hekimliğe sokmak Paris'te yaygın bir uygulamaydı.
Solgun Saint-Yves de hastalığını ağırlaştırmada hekime yardımcı oluyordu. Yüreğinin acısı bedenini öldürüyordu. Kafasındaki karmaşık duygular damarlarına sanki bir zehir salgılıyordu.

20. GÜZEL SAINT-YVES'İN ÖLÜMÜ VE SONUÇ

İkinci bir doktor çağırdılar. Bu gelen de genç bir bedende doğayı özleyen tüm organlara yardımcı olmak yerine meslektaşına karşı çıkmaktan başka bir şey yapmadı. Hastalık iki gün sonra ölümcül bir duruma gelmişti. Duyguların beşiği denen yürekten sonra, düşüncenin beşiği denen beyin de hastalanmıştı.
Hangi anlaşılmaz mekanizma duygu ve düşüncelerle organlar arasında bir ilinti kurabiliyor? Bazen acı bir düşünce kan dolaşımını nasıl değiştirebiliyor ve bu dolaşım bozukluğu da düşünceyi etkileyebiliyor? Varlığından kuşku duyulmayan bu bilinmez akışkan bir an içinde tüm yaşam kanallarına nasıl girip duyguları, belleği, üzüntü ve neşeyi oluşturabiliyor? Unutulmak istenen bir dehşet anını anımsatabiliyor, bir hayvanı, düşünen veya sevilen biri yapabiliyor?
Bunlar Gordon'un aklından geçen düşüncelerdi; insanın pek ender aklına gelen bu düşünceler onun duyarlılığını azaltmıyordu, çünkü o, duygusuz olmakla övünen filozoflardan değildi. Bu genç kızın durumu, sevdiği çocuğunun ölümünü gören bir baba gibi onu üzüyordu.
Rahip de Saint-Yves ve Safdil'in amcasıyla halası umutsuzca gözyaşları döküyorlardı. Fakat Safdil'in soylu yüreğinin üzüntüsünü anlatacak sözcükler hiçbir dilde bulunamaz.
Halası ölmek üzere olan kızın başını zayıf kollarının arasına almış, kardeşi yatağın kıyısına diz çökmüştü. Safdil onun ellerini avuçları içinde tutuyor ve gözyaşlarıyla ıslatıyordu. Ona kurtarıcım, umudum ve eşim diyordu. Bu eş sözcüğünü işiten genç kız içini çekti, ona sevgiyle baktı ve sonra dehşetli bir çığlık attı: “Ben, sizin eşiniz! Ah, sevgilim, ben bu sözcüğe layık değilim. Ölmeyi hak ediyorum; cehennem şeytanlarına sizi kurban ettiğim için Tanrı beni cezalandırıyor. Beni düşünmeyin, siz mutlu yaşayın.” Bu sevgi dolu ve korkunç sözler anlaşılamıyor, ama tüm yüreklerde derin etki bırakıyordu. Genç kız sözlerini açıklama cesareti buldu. Her sözcüğü başucundakileri şaşkınlık, üzüntü ve acıma içinde bıraktı. Bir haksızlığı düzeltmek için böyle aşağılık bir yola başvuran ve bu günahsız kızı kullanan o güçlü adama hepsi ilenç yağdırdılar.
Genç adam sevgilisine “Siz suçlu değilsiniz; suç yüreğimizde olur, oysa sizin yüreğiniz sevgi ve iffetle dolu” dedi. Bu sözlerindeki içtenlik genç kızı yaşama döndürür gibi oldu. Biraz avuntu bulurken hâlâ sevilmesine şaşırdı.
«   01   ...    38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   »