Ana Sayfa » Yolculamak » Taras Bulba - II : 09
- Sakın ha, arkadaşlar! Kale duvarları tekin değildir. Oraya fazla sokulmaya gelmez.
Gerçekten de dediği doğru çıktı, tabyalardan açılan ateşle pek çok Kazak can verdi. Ataman, olanları görmüştü, gelerek Ostap'ı kutladı.
- Aferin delikanlı! Gençsin ama bölüğüne kocalardan daha iyi komuta ediyorsun!
Taras Bulba yeni bölükbaşını tanımak istedi. Ostap, Uman bölüğünün ilerisindeydi; kalpağını yana eğmiş, bölük asasını da eline almıştı. Taras, hemen anladı durumu, “Bizim oğlan yaman savaşçıymış!” dedi. Koltukları kabararak oğluna gösterilen saygıdan dolayı Uman bölüğüne teşekkür etti.
Kazaklar, arabalara doğru çekildiler, tabyalar yeniden Lehlilerle doldu. Ama bu sefer cepkenleri parça parça olmuştu, kaftanları kan içindeydi, tunç başlıkları tozdan görünmüyordu.
Zaporojyeliler aşağıdan bağırdılar.
- Nasıl, bizleri bağlayabildiniz mi?
Şişko albay elindeki kaytanı salladı.
- Sakın elime geçeyim deme! Görüyorsun, ip hazır.
Lehliler bitkin bir durumdaydılar. Gene de tehdidi bırakmıyorlardı. Şimdi daha da kızıştıkları için karşılıklı söz yarışı sürüp gidiyordu.
En sonunda Kazaklar dağıldılar. Kimi bir köşede savaşın yorgunluğunu çıkarıyor, kimi yarasına bir avuç toprak serptikten sonra düşmanın değerli giysilerinden kestiği parçaları sargı yerine kullanıyordu. Daha diri görünenler, arkadaşlarının ölülerini topladılar, onlara son saygıya hazırlandılar. Kargılarla, palalarla çukurlar kazıldı; kalpakların içine, mintanların eteklerine konarak toprak dışarı taşındı; böylece mezarlar açılmış oldu. Ölülerini çukurlara koyup üstüne taze toprak attılar. Artık kurda kuşa yem olmayacaklar, akbabalar gözlerini oymayacaktı. Lehlilerin ölüleriniyse ürkek atların kuyruklarına ikişer üçer bağladılar; hayvanları arkadan kırbaçlayıp kovalayarak ovanın ortasına sürdüler. Atlar hendeklerden, sel yataklarından, çukurlardan, tümseklerden deli gibi koştukça kana, toza, toprağa bulanmış cesetler başlarını yerden yere vuruyorlardı.
Hava kararınca her bölük kendi arasında halka olup oturdu, savaştaki yiğitliklerden söz ettiler. O günün olayları nesilden nesile anlatılacak, bir gün gelip destanlaşacaktı. En son yatmaya giden Taras Bulba oldu. Çünkü Kazaklar Andrey'in düşman askerleri arasında bulunmayışına bir anlam veremiyordu. “Yezit oğlan, arkadaşlarına karşı çarpışmaktan utandığı için çıkmamıştır belki. Yoksa pis Yahudi yalan mı söyledi? Düşmana tutsak düşmüş de olabilir” diyordu kendi kendine. Ama Andrey'in kadınlara düşkünlüğünü, onların albenisine dayanamayacağını anımsayınca üzüntüsü yenilendi, oğlunu büyüleyen Leh güzeline karşı içinde büyük bir kin beslemeye başladı. Onu eline bir geçirse; “Tanrı seni övmüş yaratmış” demeden, gür saçlarından yakalayıp yere çalar; ondan sonra Kazakların gözleri önünde takır takır sürüklerdi. Varsın ak memeleri, kar gibi omuzları kana, toza bulansın; oğlunun sarmaya doyamadığı bedeni param param parçalansın… Taras böyle kurup dururken ertesi gün onu nelerin beklediğini bir bilseydi!..
Yavaş yavaş üstüne bir ağırlık çöktü, oturduğu yerde derin bir uykuya daldı. Ateş başlarında beklemeyen nöbetçiler gözlerini kırpmadılar, sabaha dek karanlığın içinde düşman gözlediler.
VIII
Güneş daha tam öğlenki yerine varmadan Kazaklar önemli bir konuyu görüşmek üzere toplandılar. Çünkü seferde olmalarından yararlanan Tatarların Zaporojye'ye baskın yaptığını öğrenmişlerdi.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 ... 36 »