Ana Sayfa » Yolculamak » Taras Bulba - II : 36
altındaki ateşe değil, Kazakların kaçtığı yöne bakıyordu. Yüksekten onların bütün yaptıklarını gördüğü için;
- Ormanın arkasındaki tepeye kaçın! Lehliler oraya yanaşamazlar! diye bağırdı.
Ama rüzgâr sesini dağıttı, Kazaklara ulaştırmadı. Taras büyük bir üzüntü içindeydi.
- Kurtulamayacaklar! Kurtulamayacaklar! Kurtulamayacaklar! diye inledi.
Tam o sırada gözleri sevinçle parladı. Dinyester'in sularında, birçok sandalın çalılar arasında durduğunu görmüştü. Bütün gücünü toplayarak bağırdı:
- Kıyıya koşun, yiğitler, kıyıya koşun! Tepenin solundaki çılgadan inin! Orada kayıklar var! Hepsini alın ki arkanızdan yetişemesinler!
Bu sefer rüzgâr yardım etmiş, koca Kazak'ın söylediklerini askerlerine iletmişti. Deliye dönen Lehliler ellerindeki baltanın tersiyle Taras'ın kafasına nasıl vurdularsa onu hemen oracıkta bayıttılar.
Kazaklar taşlık, dolambaçlı bir çılgadan atlarını sürdüler. Peşlerinde de amansız Lehliler vardı. Yol, gide gide bir uçurumun başında bitti.
- Arkadaşlar, yol burada bitiyor! diye haykırdı birisi.
Fakat bir an durup bekledikten sonra kamçılarını şaklattılar, altlarındaki çevik Tatar atları yılan gibi kıvrılıp havaya sıçradı, boşlukta bir eğri çizerek uçurumun dibindeki Dinyester'e düştüler. Yalnızca iki kişi ırmağa ulaşamamış, atlarıyla birlikte kayalara çarpıp parçalanmıştı. Kazaklar atlarının üstünde yüze yüze kayalıklara vardıkları sırada uçurumun başına gelen Lehliler ırmağa atlayıp atlamamakta kararsızdılar. Kazakların yaptıkları bu işe şaşıp kalmışlardı. Andrey'in sevdiği kızın ağabeyi olan, genç, yakışıklı, acar bir albay fazla beklemedi; atını mahmuzladığı gibi uçurumdan aşağı saldı. Ama havada üç takla atan hayvan sivri kayaların üstüne düşmekten kurtulamadı; at da, binicisi de parça parça oldular. Genç yiğidin kanla karışmış beyni uçurumun yamaçlarındaki çalılara takıldı kaldı.
Taras baygınlıktan kurtulup kendine geldiği zaman Kazaklar kayıklara binmişler, hızla küreklere asılıyorlardı. Tepelerinden yağan kurşunlar onlara yetişmekten çok uzaktı. Taras'ın gözleri sevinçten parladı.
- Elveda, arkadaşlar! diye bağırdı yukardan. Beni unutmayın! Bir dahaki bahara gene gelin buralara; vurun, kırın, gönül eğlendirin! Size söylüyorum, şeytanın dölü Lehliler! Hani elinize ne geçti? Kazakları yıldıracağınızı mı sandınız? Daha durun bakalım, günü gelecek Ortodoks inancının ne menem bir din olduğunu anlayacaksınız! Uzak yakın bütün uluslar Rus halkının toparlanacağını, hiçbir kuvvetin onlara karşı duramayacağını görecekler!..
Alevler yükseldikçe yükseliyor, Taras'ın bacaklarını kavurduktan başka ağacın gövdesini de tutuşturuyordu. Ama yeryüzünde Rus'un gücünü yenecek güç, Rus'u sindirecek işkence var mıdır?
Dinyester Irmağı, yatağında sere serpe yayılmış akıyor. Sular kimi yerde sığ, kimi yerde derin, kimi yerde coşkun… Sazlık adacıkların serpiştirildiği bu ışıltılı sularda kuğular çığlık atıyor, cakalı balıkçıllar, kırmızı bağırtlaklar, uzun gagalı çulluklar bağrışarak av kovalıyorlar… Kazaklar küreklere asılıyorlar durmadan. Çifte dümenli kayıklarını sığ yerlerden tehlikesizce aşırtıp sürü sürü kuşları ürkütüyor, yiğit komutanlarını konuşuyorlar…
« 01 ... 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 »