Ana Sayfa » Yolculamak » Top Oynayan Kedi Mağazası : 09


TOP OYNAYAN KEDİ MAĞAZASI

HONORÉ DE BALZAC

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 5


Bu içten gelen sözlere karşın iki resim sergilendi. Ev içini betimleyen tablo, resim sanatında bir devrim yarattı. Bu tür resimler yapılmasına yol açtı; her dizide öyle yapılmış pek çok resim bulunduğundan, sanırız ki bunlar kendiliğinden, kolaycacık oluverir. Portreye gelince; Girodet'nin eliyle üstüne koyduğu tacı, kitle olarak kimileyin doğruyu gören halk da yerinde bıraktı; bu canlı resmi anımsamayan pek az sanatçı vardır. Görülmemiş bir kalabalık, bu iki tablonun çevresini almıştı. Kadınların dediği gibi millet birbirini kırdı geçirdi. Tablo tüccarları, soylular, bu iki resim için avuç dolusu para verdiler; ressam satmamakta ısrar etti, kopyalarını yapmayı da kabul etmedi. Bu resimlerin taş basmalarını yapmalarına izin vermesi için büyük bir para önerdiler; resim meraklıları gibi, bu tüccarlar da isteklerine eremediler. Bu olay herkesi pek uğraştırmıştı ama Saint-Denis caddesindeki bu keşişler diyarında da kendisini duyurabilecek nitelikte bir şey değildi. Böyle olmakla birlikte, Madam Guillaume'u ziyarete gelen noterin eşi, pek sevdiği Augustine'in yanında sergiden söz açtı ve bunların hangi amaçla yapıldığını anlattı. Madam Rogin'in gevezeliği, doğaldır ki Augustine'de tabloları görme isteği ve ondan, yeğeninin Louvre'a dek kendisine arkadaşlık etmesini annesine söylemesini gizlice istemek gözüpekliği yarattı. Küçük yeğenini iki saatçik, can sıkıcı çalışmalardan kurtarma iznini almak için Madam Guillaume'la giriştiği tartışmadan Madam Rogin başarıyla çıktı. Genç kız kalabalığı yarıp ödül kazanan tabloya ilerledi. Resimde kendisini tanır tanımaz yapraklar gibi titremeye başladı, içini bir korkudur aldı. Bir kalabalık dalgasıyla ayrıldığı Madam Rogin'in yanına gitmek için çevresine bakındı. Bu sırada korku dolu gözleri genç ressamın alev yanan yüzüyle karşılaştı. Yeni bir komşu sanarak birçok kez dikkatli dikkatli baktığı yolcunun yüzünü birdenbire anımsayıverdi.
Ressam, bu ürkek kızcağızın kulağına:
- Aşkın bana ne esinler verdiğini görüyorsunuz ya, diye fısıldadı.
Genç kız bu sözlerden dehşet içinde kalmıştı. Tablonun önüne kadar gitmekten kendisini alıkoyan halkın arasından geçmeye çabalayan yeğenine erişmek için, Augustine kendisinde kalabalığı yaracak kadar büyük bir cesaret buldu.
- Aman gidelim, diye seslendi, neredeyse boğulacaktınız. Salon'da öyle anlar oluyor ki iki kadın koridorlarda serbest dolaşamıyor. Matmazel Guillaume ile yeğeni, kalabalığın itip kakmasıyla ikinci tabloya birkaç adım yaklaştılar. Şansları varmış ki, modanın bu kez sanatla el ele vererek ünlendirdiği resmin yanına geldiler. Noterin eşinin çıkardığı şaşkınlık sesleri, kalabalığın gürültü patırtısı, uğultusu içinde eridi; Augustine'e gelince, bu olağanüstü güzel sahne karşısında yaşlar gözlerinden boşanıverdi ve iki adım geride genç sanatçıların kendilerinden geçmiş yüzlerini görünce, anlatılması olanaksız bir duyguyla parmağını dudaklarına götürdü. Yabancı, bir baş işaretiyle yanıt verdi ve eğlencenin tadını kaçıran Madam Roguin'i işaret ederek, ne demek istediğini anladığını belli etmek istedi. Bu sözsüz oyun, sanatçıyla arasında bir anlaşma imzalanmış olduğunu düşünerek kendisini suçlu gören kızcağızın içine bir ateş atmıştı sanki. Boğucu bir sıcak, birbiri ardınca gelip geçen bu parıl parıl tuvaletler, türlü türlü renklerin, resimlerdeki ya da salondaki binlerce yüzün yarattığı şaşkınlık, yaldızlı çerçevelerin bolluğu, korkularını bir kat daha artıran bir tür sarhoşluk yarattı onda. Bütün bu karmakarışık duygular içinde, şimdiye dek tatmadığı, canına can katan bir sevinç, yüreğinin ta derinliklerinden yükselmemiş olsaydı, belki de bayılacaktı. Öte yandan da, o müthiş tuzaklarını vaaz verenlerin bağıra bağıra anlattıkları şeytanın aldatmasına kendisini kaptırdığını sandı. Aklını oynatacaktı neredeyse. Bakışlarından mutluluk ve aşk taşan delikanlının, arabaya kadar arkalarından geldiğini gördü. Augustine, yepyeni bir isteğe, kendisini sanki doğanın eline bırakan bir sarhoşluğa kapılarak, yüreğinin tatlı tatlı konuşan sesini dinledi ve tutulduğu şaşkınlığı saklamaya gerek görmeden, dönüp dönüp genç ressama baktı. Yanaklarının gül pembe rengi, teninin aklığıyla hiçbir zaman böylesine güzel bir karşıtlık oluşturmamıştı. Sanatçı, bu güzelliği, bütün tazeliği; bu utanışı, bütün görkemiyle gördü. Augustine, üstün sanatıyla sönük düşlemlere ölümsüzlük veren ve adı dillerde dolaşan bir kimsenin mutluluğunu kendisinin yarattığını düşünerek, içinde korkuyla karışık bir sevinç duydu. Ressam ona âşıktı, bundan hiç kuşkusu yoktu. Sanatçıyı gözden yitirdiğinde de şu yalın sözler yüreğinde yankılanıyordu: “Aşkın bana ne esinler verdiğini görüyorsunuz ya.” Ateş kesilen kanı benliğinde bilmediği birçok güçleri eyleme geçirmişti; yüreğinin gittikçe artan çarpıntısı artık ona bir acı gibi gelmeye başlıyordu. Yeğeninin tablolarla ilgili olarak soracağı sorulara yanıt vermekten kurtulmak için, yalancıktan, başının çok ağrıdığını söyledi; eve dönüşlerinde Madam Rogin, Top Oynayan Kedi adlı tablonun kazandığı ünü Madam Guillaume'a anlattı.
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   ...    27   »