Ana Sayfa » Yolculamak » Top Oynayan Kedi Mağazası : 10
Evinin resmini görmek için annesinin Salon'a gideceğini işitince Augustine'in eli ayağı titredi. Genç kız başının çok ağrıdığını söyleyerek gidip yatmak için izin aldı. Madam Guillaume:
- İşte bütün bu gibi yerlerde kazanılan şey, baş ağrısı. Sokağımızda her Tanrı'nın günü gördüğümüz şeyi resimde görmenin eğlenceli yanı da neresi sanki? Benim yanımda, açlıktan nefesi kokan şu yazarlarınızın, ressamlarınızın sözünü etmeyin. Ne halt etmeye benim evimi tablolarında rezil ederler, diye çıkıştı.
Joseph Lebas:
- Kötü mü? Birkaç metre daha çok mal satarız, diye konuştu.
Bu görüş, sanatı ve düşünceyi ticaret mahkemesinde bir kez daha hüküm giymekten kurtaramadı. Bu sözler Augustine'e, pekiyi kestireceğiniz gibi, büyük bir umut vermedi; geceyi aşk düşlemleri içinde geçirdi. Gündüzün olup bitenler bir düş gibi geliyordu ona; bütün bunları aklında yeniden canlandırmaktan zevk duyuyordu. Onunki gibi yalın ve ürkek bir yüreği oyalayacak olan korkuya, umuda, vicdan acılarına, bütün bu duygu çırpınışlarına alıştı. Bu iç karartıcı evde ne büyük bir boşluk, ruhunda ne tükenmez bir hazine vardı. Tanınmış bir adamın karısı olmak, onun ününü paylaşmak… Bu düşünce, böyle bir ailede yetişmiş bir kızın yüreğinde ne büyük yıkımlar yapmaz, şimdiye dek sıradan bir yöntemle yetişmiş olmakla birlikte kibar yaşamı özleyen bir gençte ne umutlar yaratmazdı ki? Bu hapishaneye bir güneş ışığı vurmuştu. Âşık oluverdi Augustine. Duyguları öyle okşandı ki, hiçbir şey hesaplamadan, kendisini koyuverdi. On sekizinde ve seven bir kızın gözüyle dünya ne kadar da pembe görülür! Seven bir kadınla, düşlem gücü geniş bir erkeğin birleşmesinden doğacak sert çarpışmaları önceden sezmeyen Augustine, ressamın mutluluğunu yaratmak için çağrıldığını sandı. Onun için şimdiki durum neyse gelecek de o oldu.
Ertesi gün Salon'dan döndüklerinde, annesiyle babasının yüzlerinin asık oluşu canlarının sıkıldığını anlatıyordu. Ressam, her iki tabloyu da kaldırmıştı; sonra da Madam Guillaume kaşmir şalını yitirmişti. Augustine, kendisi Salon'u gezdikten sonra tabloların ortadan kaldırıldığını görmekle, kadınların, içgüdüleriyle bile, her zaman değer verdikleri bu duygu inceliğini anlamış oldu. Kendisinin orada bulunduğundan haberi olmayan saf sevgilisinin görünmesini bekleyen Théodore'un -ünlü Augustine'in gönlünü çelen adamın adı böyleydi- Top Oynayan Kedi Mağazası tezgâhtarlarının, üstüne su döktükleri sabah, iki âşık Salon sahnesinden beri dördüncü seferdir ki birbirlerini görüyorlardı. Guillaume'un evindeki yönetimin, sanatçının coşkun yaratılışına karşı koyduğu engeller, Augustine'e karşı beslediği aşka anlaşılması kolay bir yeğinlik veriyordu. Madam Guillaume'la, Matmazel Virginie gibi iki kadının arasında, tezgâhta oturan genç kıza nasıl yaklaşır, annesi kendisini hiç bırakmayan bir kızla nasıl mektuplaşabilirdi? Bütün âşıklar gibi, her şeyden kendisine bir felaket payı çıkarmakta becerikli olan Théodore'a göre, tezgâhtarlar içinde kendisine rakip olan biri vardı, üstelik de herkes onun çıkarına çalışıyordu. Kimi zaman kendisini gözetleyen bu kişilerin gözünden kurtuluyordu ama o zaman da ya madam Guillaume'un, ya yaşlı tüccarın sert bakışları karşısında başarısızlığa uğradığını görüyordu. Her yerde engeller, her yerde umutsuzluk! Genç ressam öylesine seviyordu ki, mahpuslarda ve âşıklarda görülen, vahşi bir özgürlük gereksinmesiyle ya da aşk ateşiyle tutuşan aklın son çabası denebilecek, o her sorunu çözen çareleri araştırıp bulmasına, sevgisi engel oluyordu. O zaman Théodore, sanki hızla gitmek ona işin kolayını bulduracakmış gibi, mahallede durmadan dolaşıyordu. Düşlemine iyice işkence ettikten sonra, sonunda şiş yanaklı hizmetçi kızı büyük bir para karşılığında elde etmenin yolunu buldu. Mösyö Guillaume'la Théodore'un birbirlerini enine boyuna inceledikleri o ters rastlantı sabahından sonra geçen on beş günde, uzaktan uzağa birkaç mektup alınıp verildi. Bu arada, pazar günü belirli bir saatte, Saint-Leu'de ayin yapılırken ikindi duasında buluşmayı kararlaştırdılar. Augustine sevgili Théodore'una, akrabalarının ve aile dostlarının listesini yollamıştı; delikanlı bu akrabalardan aklı fikri hep parada, ticarette olan ve gerçek sevgiyi bile çok çirkin bir şey, tuhaf bir alışveriş sayan birine yakınlaşıp sevgisiyle ilgilenmesini sağlama yollarını aramaya çalıştı. Hoş, Top Oynayan Kedi'deki geleneklerde hiçbir şey de değişmedi ya. Augustine'in dalgınlaşmasına, evin bütün kurallarına boyun eğmekle birlikte, gidip bir saksı çiçekle işaret koymak için odasına çıkmasına, göğüs geçirmesine ve dalıp gitmesine karşın hiç kimse, annesi bile, işin farkında olmadı. Şiirle lekelenmiş bir düşüncenin, içindeki insanlarla ve eşyayla karşıtlık oluşturduğu bu evde, kim olursa olsun dilediği bir harekette bulunsun ya da bir şeye baksın da görülmesin, bin bir anlam verilmesin… bu olanaksızdı; işte böyle bir evin ruhunu bilen kimseler, bu duruma şaşacaklardır.
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 ... 27 »