Ana Sayfa » Yolculamak » Tristan ve Iseut : 08


TRISTAN VE ISEUT

ANONİM

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 107


Fortunées Adaları'na yollanırken, “Aziz Bredan'ın gemisinin çevresini de böyle sihirli bir müzik sarmıştı.” Kayığa yaklaşmak için küreklere sarıldılar, tekne akıntıya kapılmış gidiyordu. İçinde sanki arp sesinden başka canlı bir şey yoktu; onlar yaklaştıkça ezgi hafifledi, sonunda sustu; kayığa yanaştıklarında Tristan'ın elleri, arpın hâlâ ürperen telleri üzerine cansız düşmüştü. Tristan'ı kayığından çıkardılar, belki iyileşir diye, yufkayürekli hanımlarına götürmek üzere, limana döndüler.
Ama işe bakın ki, bu liman Morholt'nun cesedinin yattığı Weisefort'du, hanımları da sarışın Iseut'ydü. Sihirli içkileri yalnızca o bilir, Tristan'ı kurtarmak yalnızca onun elinden gelirdi; ama kadınlar arasında onun ölümünü isteyen de yalnızca oydu. Tristan onun becerisiyle canlanıp kendisine gelince dalgaların kendisini tehlikeli bir toprağa attığını anladı. Ama o hâlâ, içinde kendisini koruyabilecek kadar yüreklilik buluyordu. Hemen güzel, kurnaz sözler buldu. Bir tüccar gemisiyle yolculuk eden bir çalgıcı olduğunu söyledi; yıldızları okuma bilimini öğrenmek için İspanya'ya gidiyordu; korsanlar gemiyi ele geçirmişler, o da yaralı olarak bu kayıkla kaçmıştı. İnandılar. Zehir, yüzünün çizgilerini öyle çirkinleştirmişti ki, Morholt'nun arkadaşlarından hiçbiri Saint Samson Adası'ndaki güzel şövalyeyi tanımadı. Ama Tristan, kırk gün sonra altın saçlı Iseut'nün eliyle iyileşip de uyuşmuş vücudunda gençliğin yeniden canlanmıya başladığını duyunca, gitmek zamanının geldiğini anladı; kaçtı, bin bir serüvenden sonra, sonunda, Kral Marc'ın sarayına vardı.
III - ALTIN SAÇLI GÜZELİN PEŞİNDE
Kral Marc'ın sarayında insanların en alçağı dört baron vardı. Bunlar, yiğitliği, bir de Kral'ın ona olan sevgisi yüzünden, Tristan'a pek büyük bir kin besliyorlardı. Size adlarını da söyleyebilirim: Andret, Guenelon, Gondoine, Denoalen. Dük Andret, Tristan gibi, Kral Marc'ın yeğeni oluyordu. Kral Marc'ın, toprağını Tristan'a bırakmak için çocuksuz yaşlanmaya karar verdiğini öğrenince, bu baronların kıskançlık duyguları ayaklandı. Yalanlar uydurarak Cornouailles'ın ileri gelenlerini Tristan'a karşı kışkırtmaya başladılar. Bu kancıklar şöyle diyorlardı:
- Yaşamında ne olmayacak olaylar var! Ama sizler akıllı insanlarsınız, beyler, sanırım bu işin içyüzünü anlarsınız. Morholt'yu yenmesi, aslında büyük bir tansık; ama hangi büyülerin etkisiyle, ölecek durumda, yapayalnız denizlerde dolaşabildi? Beyler, hangimiz bir gemiyi yelkensiz küreksiz yönetebiliriz? Bunu yapsa yapsa, büyücüler yapar. Sonra hangi büyücü ülkede yaralarını iyileştirdi? Evet, bunun da büyücü olduğu kesin; kayığı büyülüydü, kılıcı da öyle; her gün Kral Marc'ın yüreğini büyüleyen arpı da! Bu yüreği büyüyle, nasıl kendisine benzetti. Beyler! Tristan günün birinde kral olacak, sizin de topraklarınız, böylece bir büyücünün eline geçecek.
Baronların çoğunu kandırdılar; bu baronlar bilmiyorlardı ki bir büyücünün yapabileceği işi yürek de başarabilir; hele hele içinde sevgiyle yiğitlik olursa. İşte bunun için baronlar, Kral Marc'ı, kendisine varis getirecek bir kral kızıyla evlenmesi için zorladılar; istemeyecek olursa, sıkı korunan şatolarına çekilip ona savaş açacaklardı. Kral razı olmuyor, içinden ant içiyordu; sevgili yeğeni sağ kaldıkça, yatağına, hiçbir kral kızı girmeyecekti. Ama, dayısını çıkarı için sevmekle suçlanmaktan utanan Tristan Kral'ı zorladı. Baronların isteğini yerine getirmek gerekirdi; yoksa saraydan ayrılacak, gidip zengin Gavoie Kralı'na hizmet edecekti. Bunun üzerine Marc baronlarına bir süre verdi; kırk gün sonra düşüncesini bildirecekti.
Kral Marc, kararlaştırılan günde, odasında yalnız, onları bekliyor; üzüntülü üzüntülü düşünüyordu: “Öyle uzaklarda, öyle erişilmez bir kral kızını nereden bulayım ki, onunla evlenmek istemem salt yapmacık bir istek olsun?”
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   ...    70   »