Ana Sayfa » Yolculamak » Yalnız Gezerin Düşlemleri : 18


YALNIZ GEZERİN DÜŞLEMLERİ

JEAN-JACQUES ROUSSEAU

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 55


Bunun bir şaka olduğu, yazarın kimseyi kandırmak istemediği ve buna kimsenin kanmadığı; dahası, o, sözde Yunanca'dan çevrilen yapıtı yazarın kendisinin yazdığını herkesin bildiği anımsatılabilir; ama neye yarar? Yanıtım şu oldu: Böyle bir şaka, bir amaç gütmüyor idiyse budalaca bir çocukluk sayılır; yalancı, sözüne kimseyi inandırmasa bile yine yalancılık etmiştir; okuduğunu anlayanlardan başka, eski bir yazının bulunduğunu temiz bir edayla anlatmasına inanıp da kendi dönemlerinin bir kâsesinden içmeyecekleri zehiri antika bir kadehten, duraksamadan içen sıradan ve saf okurlar bulunmaktadır.
Bu gibi ayrımlar kitaplarda bulunsun bulunmasın, vicdanının hoş görmeyeceği hiçbir şeye razı olmayan iyi niyetli kimseler de vardır: Çünkü kendimize yarar diye doğru olmayanı söylemek, (daha az ağır olmakla birlikte) başkasının zararına söylenen söz kadar yalan sayılır. Hak etmeyene fırsat vermek adalet düzenini bozmaktır; beğence ya da kınamayı gerektiren bir eylemi kendimize ya da başkasına mal etmek, insanı şöyle ya da böyle sarsan her şey, yalandır. İşte işin açık sınırı; ama gerçek olmadığı halde adaleti ilgilendirmeyen herhangi bir şey, bir söylencedir: Açık söyleyeyim ki, o söylenceleri yalan sayanların vicdanı benimkinden çok daha tutucudur.
Hizmet amacıyla söylenen yalanlar, gerçek yalanlardır; çünkü onları gerek başkaları, gerekse kendimizin adına ileri sürmek, kendimize karşı ileri sürmek gibi haksızlıktır. Gerçekten yana ya da gerçeğe karşı söz söyleyen her kimse, gerçek bir kişi söz konusu olunca yalan söyler. Ama “düşlem ürünü'' bir kimseden söz ediyorsa, uydurduğu şeylerin ahlaka uygunluğu ya da uygun olmayışı konusunda yargıya varan ve bu yargıları yanlış olan kimse, ne söylerse söylesin, yalan sayılmaz; o zaman, olaylar bakımından yalan söylemezse de ahlak gerçeği bakımından söylemiş olur.
Toplumsal yaşamda “gerçekçi” denen bu türden pek çok insan gördüm. Boş ve anlamsız konuşmalarında gözettikleri gerçeklik; her yeri, her günü, herkesi doğru olarak saymakla, hiçbir şey uydurmamakla, olayları abartıya boğmamakla sınırlıdır. Kendi çıkarları söz konusu olmadıkça öykülerinde kesin gerçekçiliğe özen gösterirler; ancak, kendi kişiliklerine dokunur bir işi konuşma sırası geldi mi, olayları kendilerinden yana göstermek için, her renge boyarlar. Yalan işlerine geldiği halde bunu kendileri ağızlarıyla söylemekten kaçınırlarsa, ustalıkla başkalarına söyletip kendilerine mal edilmeksizin kabul ettirirler. Sakınganlık şunu buyuruyor: “Doğruluk… Her şeye karşın doğruluk!”
“Doğru” dediğim kişi, büsbütün etkileyicidir. Başkasının bu denli saydığı gerçek, önemsiz işlerde onu ilgilendirmediği gibi, kimseye dokunmayan ve haksız yargılara varılmasına yol açmayacak öykülerle dostlarını eğlendirmekten çekinmez; ama, gerçeğe ya da adalete aykırı olup herhangi bir kimseye zarar verecek en ufak sözü bile, ne dili kullanır ne de kalemi. Sıradan konuşmalarda doğruluktan dem vurmadığı halde, kendi çıkarına karşı olsa da doğrudur. Şundan dolayı doğrudur ki kimseyi aldatmaya çalışmaz, kendisinden yana ya da kendisine karşı çıkan gerçeğe aynı derecede bağlıdır; ne kendi yararı, ne de düşmanının zararı için egemenlik kurmaya kalkışır. Doğru adamla öteki arasında fark şudur: Toplum insanı, kendinden hiçbir özveri istemeyen gerçeğe kesin olarak bağlıdır; daha ileri gidemez; oysa benim düşündüğüm insan, gerçeğe, ancak feda olması gerektiğinde hizmet eder.
Onda beğendiğim gerçek aşkı, böyle bir gevşeklikle nasıl bağdaşır diyeceksiniz. Bu bulaşıcı aşk, yalancı mı? Hayır, saf ve temizdir; ama, adaletin sözcüsü olduğundan, çoğu kez “söylencesel” olmakla birlikte, sahte olmak istemez. Onun için gerçek ve adalet sözleri eşanlamlıdır; her ikisini de gelişigüzel kullanır: Tapındığı kutsal gerçek, anlamsız olaylar ve gereksiz sözcüklerden oluşmayıp, iyi ya da kötü, onur ya da suç, beğence ya da kınama gibi durumların her birinde, herkesin hakkı olanı herkese eksiksiz tanımaktır. Kimseye zarar vermek istemediği için başkasına karşı da sahtelik etmediği gibi, kendisinin olmayanı kabul etmediği için kendi benliğine karşı da sahte değildir. Onun kıskandığı, kendi kendisini saymadır;
«   01   ...    08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   ...    49   »