Ana Sayfa » Yolculamak » Yalnız Gezerin Düşlemleri : 39


YALNIZ GEZERİN DÜŞLEMLERİ

JEAN-JACQUES ROUSSEAU

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 55


Böyle korkunç bir durumda, nasıl rahat ve mutlu yaşanabilirdi? Ama, bu durum henüz sürüyor ve ben rahat, mutlu yaşamaktayım; tatlı tatlı çiçeklerle, çocuk eğlenceleriyle uğraşıp bana acımasız davrananları bile düşünmezken onların kendilerine ettikleri inanılmaz eziyetlere gülmekteyim.
Bu değişiklik nasıl oldu? Elbette duyumsanamaz bir biçimde. İlk izlenim korkunçtu. Kendimi sevgiye ve beğenilmeye layık, sevildiğimi ve sayıldığımı sanan ben, birdenbire, yeryüzünde eşi görülmemiş bir canavara dönüştürüldüğümü gördüm. Bütün bir kuşak, olduğu gibi ve kuşkulanmaksızın ya da utanmaksızın ve işi anlamak gereksinmesi duymaksızın bu garip kanıya hemen katılıyor; ben de o anlaşılmaz dönüşümün hikmetine bir türlü varamıyorum. Düşmanlarımı benimle konuşmak zorunda bırakmak istedim; ama kaçındılar. Uzun süre boş yere üzüldükten sonra, biraz ara vermek gerekti. Ama, hâlâ umudu kesmemiştim. Ve kendi kendime diyordum ki: “Aymazlığın bu derecesi, bir insanı tanımadan yargılamanın böyle budalacası bütün insanlığa mal edilemez. Şu saçmalamalara katılmayan akıllı kimseler, alçaklıktan ve hainlerden nefret eden ruhlar da vardır. Arayalım; belki sonunda bir insana rasgelirim. Bulursam, düşmanlarım yok olacaktır”. Boşuna aradım ve bulamadım. Bana karşı olan kötülük birliği dünyaya yayılmıştı, umarı yoktu; gizini bir türlü öğrenemeden bu mânevi sürgün içinde öleceğime eminim.
Bu hüzünlü devrimdedir ki, uzun süren kaygılardan sonra, payıma düşmesi gereken umutsuzluk yerine ruh dinginliğine erince, mutluluğa bile kavuştum; çünkü ömrümün her günü bir öncekini bana zevkle anımsatmakta ve ertesi gün için de başka bir şey dilememekteyim.
Bu fark neden ileri geliyor? Tek bir şeyden: zorunlu olmaya ses çıkarmadan boyun eğmeyi öğrenmekten. Binbir yere bağlanmaya çalışırken hepsi elimden kaçıp da kendi kendime kalınca, dengemi yeniden buldum. Her yandan sıkıştırılmama karşın o dengeyi koruyorsam, artık hiçbir şeye bağlanmadığımdan, yalnızca kendime dayandığımdandır.
Kamuoyuna karşı bu denli coşkuyla başkaldırdığımda, ayrımına varmaksızın bir boyunduruk taşımaktaydım. Değerini bilip beğendiğimiz kimselerin beğenilmesini isteriz; insanlar, hiç değilse kimileri konusunda olumlu yargılar verebildiğim sürece, onların benim hakkımdaki yargılarına kayıtsız kalamazdım; halkın yargılarının çoğu kez doğru olduğunu görüyorsam da, bu yoldaki adaletin raslantıdan başka bir şey olmadığını, düşüncelerinin dayandığı kuralların yalnızca tutkularından ve o tutkuların belirtisi olan “önyargı”lardan çıktığını görmüyordum: nitekim doğru düşündükleri zaman bile, bu, kötü bir temele dayanır; örneğin bir işte başarı gösteren bir kimseyi beğenir görünmekle adaletin gerekliliğine değil, yansız görünmek gereksinmesine uyar ve aynı kişiye başka noktalarda kara çalmaktan çekinmeyiz.
Ama, bu denli uzun ve boşuna araştırmadan sonra, hepsinin bir şeytan kafasından çıkmış en acımasız ve en anlamsız bir yargıya bağlandıklarını, aklın bütün kafalardan ve adaletin bütün gönüllerden çıkarıldığını, bütün bir kuşağın kimseye kötülük etmemiş ve dilememiş bir talihsize çullanan kılavuzlarının gözlerini döndüren öfkeye uyduğunu, boş yere bir “insan” arayıp da bulamadığım kanısına varmak gerektiğini görünce, yeryüzünde yalnız olduğumu ve çağdaşlarımın bana oranla ancak içgüdüleriyle işleyen ve eylemlerini devinim yasalarıyla hesap edebileceğim makine yaratıklar olduklarını anladım. Onların ruhunda bulunduğunu varsayabileceğim amaçların ya da tutkuların hiçbiri, bana karşı aldıkları durumu benim anlayacağım biçimde açıklamaya yarayamazdı. Böylece, onların kanılarının benim gözümde anlamı kalmamış ve onlar da bana karşı her türlü ahlak kaygısından sıyrılmış ve türlü biçimlerde eyleme geçirilen kitlelerden başka bir şey olmamıştır.

«   01   ...    29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   »