Ana Sayfa » Yolculamak » Yaşamlar : 23


YAŞAMLAR

PLUTARKHOS

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 56


Bu sonuncu maddeyle özellikle, erdemli ve iyi ailelerin kızlarını değil de varlıklı ailelerin kızlarını almak isteyenleri cezalandırırlardı.
Lysandros üzerine bildiklerimiz bu kadar.
SULLA
Ayşe (Önsay) Sarıgöllü tarafından dilimize çevrilmiş, Doçent Azra Erhat tarafından gözden geçirilmiştir. Notlar Prof. G. Rohde tarafından hazırlanmıştır.
1.
Lucius Cornelius Sulla soylu oldukları söylenebilen (1) partricii soyundandı. Dedelerinden Rufinus consulluk etmiş, söylendiğine göre bulunduğu konumla değil de daha çok kendisine yöneltilen aşağılamayla ün kazanmıştı. Çünkü yasa izin vermediği halde, on litradan (2) fazla gümüş kap edinmiş, bu nedenle de senatodan atılmıştı. (3) Ondan sonra soyu sopu hep düşkün durumda kaldı, Sulla bile babadan kalma bir rahatlık içinde yetişmedi. Gençliğinde çok az kira ödeyerek başkalarının yanında oturmuş olması, sonradan, haksız olarak yükseldiğini göstermek için başına kakılmıştır. Sulla Libya seferiyle (4) övünüp böbürlendiği zaman namusuyla tanınmış bir adamın ona: “Baban bir şey bırakmadığı halde bu kadar servete sahip olan sen, nasıl olur da dürüst bir insan sayılabilirsin?” dediği söylenir. Çünkü artık temiz ve doğru yaşam biçiminden ayrılmış, alışkanlıkları bozulmuş olan Romalılar, eğlence ve gösteriş özleminde olmakla birlikte, yine de ellerindeki malları boş yere harcayanları kınadıkları kadar babalarının yoksulluğunu sürdürmeyenleri de kınarlardı. Sonradan Sulla yönetime geçip birçok kimsenin canına kıyınca, ilençliler listesinde yazılı bir adamı sakladığı için kayadan (5) atılmak üzere olan bir azatlı, uzun zaman aynı evde oturduklarını, kira olarak üst kata kendisinin iki bin sestert (6), onun da alt kata üç bin sestert verdiğini, sonuçta aralarındaki talih farkının ikiyüzelli Attika drakhmisi (7) değerindeki bir sestert olduğunu Sulla'nın yüzüne vurmuştur. Sulla'nın eski durumuyla ilgili işte bunları anlatırlar.
2.
Gelelim vücuduna, başka yanları yontularda görülür, son derece keskin ve sert bakışlı deniz rengindeki gözlerine gelince onları yüzünün rengi büsbütün korkunçlaştırırdı, çünkü beyazlıkla karışan bir kızarıklık yüzünün ötesinde berisinde pütür pütür çiçeklenirdi. Yüzünün rengi ona Sulla adının takılmasına neden olmuş derler (8), hatta Atina'da bir güldürücü:
Sulla üzerine un serpilmiş bir duttur
dizesiyle onu yermiştir.
Bu gibi belirtilere dayanarak Sulla'nın nasıl bir adam olduğunu araştırmak saçma bir şey olmaz. Çünkü onun da alaycı bir yaratılışı varmış. Öyle ki daha gençkten, hem de tanınmamışken meddahlar, soytarılarla düşüp kalkar, çapkınlık edermiş; herkes üzerinde etki sahibi olduktan sonra da sahne ve tiyatrolardan en utanmaz insanları toplayıp her gün içki içtiğini, alaylarıyla saldırıya geçtiğini, bir yaşlı kişiye yakışmayan şeyler yaptığını, üstelik çok kez önemli işleri savsakladığı için görevinin onurunu kirlettiğini söylerler. Öyle ki Sulla sofradayken onunla ciddi şeyler konuşmak olanağı yokmuş, başka zamanlar çalışkan ve ağır başlı olduğu halde, bir kez kendini içkiye ve çevresindekilere verince bambaşka bir insan olurmuş, örneğin mimos oyuncuları, şarkıcıları ve pandomima dansçılarına karşı özenli, bütün tanıdıklarına karşı uysal ve uygun davranırmış.
«   01   ...    13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   ...    65   »