Ana Sayfa » Yolculamak » Yeniyetmelik : 10
biliyor, bununla gururlanıyordu. Belki de yanlış olan bu kanım, kendisiyle her karşılaşmamda onurumu incitiyor, bana acı veriyordu. O her bakımdan, oyunda, öğrenimde, kavgada, tavır ve davranışlarında benden üstündü, bütün bunlar beni ondan uzaklaştırıyor, bana nedenini anlayamadığım iç acıları veriyordu. Volodya'ya ilk kez Hollanda keteninden pileli frenk gömlekleri yapıldığı vakit, doğrudan doğruya; -bunlardan bana da yapılmaması canımı sıkıyor, diye söylemiş olsaydım, herhalde daha çok hafiflik duyar, her yakasını düzeltişinde bunu, sırf bana karşı yapılan bir aşağılama diye almazdım.
Beni en çok üzen nokta da; bazen sezdiğim gibi; Volodya'nın düşüncelerimi anladığı halde, bunu gizlemeye çalışmasıydı.
Kardeş, arkadaş, karı koca, efendi, uşak gibi hep bir arada yaşayan insanların aralarında tam bir içtenlik olmadığı zamanlardaki bakışları, davranışları, belirsiz gülümsemeleri altında sezilen gizli ilişkileri kim fark etmemiştir? Gözleriniz şöyle rasgele karşılaştığı sırada bütün söylenmemiş istekleriniz, düşünceleriniz, bunu karşınızdakinin anlamış olmasının doğurduğu korku, duraksama, çekingen bakışlarınızda okunur.
Belki fazla duygulu oluşum, her şeyi çözümlemek isteğim bu noktada beni aldatıyor, belki de Volodya, benim duyduğum şeyleri hiç duymuyordu. O ateşli, açık kalpli, zevklerinde kararsızdı. Kendisini eğlendiren, yalnızca çok değişik olana her şeye bütün yüreğiyle bağlanırdı. Bazen resimlere merak sarar, resim yapmaya başlar, elindeki parasını bu uğurda harcar, resim hocasından, babamdan, annemden dilenirdi. Bazen bütün evi arayarak bulduğu biblolara kendini verir, onlarla masasını süsler; bazen de gizlice bulduğu, gece gündüz durmadan okuduğu romanlara dalardı. Elimde olmayarak onun bu haline imrenirdim, ama izinden gitmeyi kabul etmeyecek kadar gururlu, kendime yeni bir yol seçemeyecek kadar da gençtim, beceriksizdim. Kavgalarımızda, Volodya'nın açık bir biçimde belli olan efendiliğini, neşeli, içten özyapısını kıskandığım kadar hiçbir şeyi kıskanmıyordum. Çok iyi davrandığını anlıyor, ama onun gibi yapamıyordum.
Bir gün, eşya toplama merakının son sınırına ulaştığı bir sırada yazı masasına yaklaştım, rastlantıyla renkli bir şişesini kırdım. Odaya giren Volodya, masa üzerinde simetrik bir biçimde yerleştirilmiş olan bibloların karışmış olduğunu görünce:
- Nerede küçük şişem? dedi, yüzde yüz sen…
- Elimde olmayarak düşürdüm, kırıldı. Ne zararı var?
Kırık şişeye üzgün üzgün bakıp parçalarını birbirine yapıştırmaya çalışan Volodya:
- Çok rica ederim, dedi. Eşyalarımı hiçbir vakit elleme.
- Çok rica ederim, sen de buyurma! kırdımsa kırdım, ne uzatıyorsun? diyerek hiç isteğim olmadığı halde gülümsedim.
Volodya, babamdan geçen omuz silkme devinimiyle:
- Senin için olmayabilir ama, benim için zararı var. Kırdığı yetmiyormuş gibi bir de gülüyor, kötü çocuk, diye sürdürdü.
- Ben mi kötü çocuğum? Sen de büyüksün ama aklın yok!
Volodya hafifçe beni itti:
- Seninle kavga edecek değilim, çekil şurdan! dedi.
- Ne itiyorsun?
« 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 ... 45 »