Ana Sayfa » Yolculamak » Yol Arkadaşım (Öyküler) : 58
- Yelken açalım! diye haykırdı.
- Hani, yelken nerede?
- Beni gocuğum…
- Fırlat buraya! Dümeni bırakma!..
Oturduğu yerde sessizce çabaladı.
- Tut!..
Gocuğu fırlattı. Dibe doğru güçlükle kayarak bir kenar tahtası daha kopardım. Onu gocuğun bir kolundan geçirip oturma sırasına bastırdım. Ayağımla sıkıştırıp elimle öteki kolu ve eteği tutmuştum ki beklenmedik bir şey oldu… Sandal yukarlara fırladı, sonra aşağı doğru uçarcasına kaydı ve ben kendimi suyun içinde buldum. Bir elimde gocuğu tutuyordum, öbür elimle de bordadan sarkan bir ipe tutunmuştum. Dalgalar gürültüyle başımın üstünden geçiyor; boğazıma, kulaklarıma, burnuma tuzlu, acı sular doluyordu… İpe var gücümle asılarak kendimi yukarı çektim; suyun üstüne çıktım. Başım bordaya çarparken, elimdeki gocuğu ters dönmüş sandalın omurgasına fırlattım. Kendim de oraya sıçramaya çalıştım. Tam gücüm tükeneceği sırada başardım bunu ve aynı anda Şakro'yu gördüm. Az önce bıraktığım ipe tutunmuş, suyun içinde taklalar atıyordu. İp, bordadaki demir halkalardan geçerek bütün sandalı dolanıyordu anlaşılan.
Åžakro'ya:
- Sağ mısın? diye haykırdım.
Suyun üstüne fırladı, tıpkı benim gibi kendini sandalın omurgasına çekti. Onu yakaladım; yüz yüze geldik. Ben ayaklarımı üzengiden geçirir gibi ipten geçirmiş, ata biner gibi oturmuştum. Fakat sallantılı bir durumdu bu. Bir dalga eyerden alaşağı edebilirdi beni. Şakro elleriyle dizlerime yapışmış, başını göğsüme vurup duruyordu. Her yanı tir tir titriyordu. Çenesinin çarpışını duyuyordum. Bir şeyler yapmak gerekiyordu. Omurgalar yağ gibi kaygandı. Şakro'ya suya girip bordalardan birinin yanında ipe tutunmasını söyledim. Ben de öte yanda aynı şeyi yapacaktım. Söylediğimi yapacağına, başını göğsüme daha beter vurmaya başladı. Dalgalar vahşi bir dans yaparcasına yanımızdan geçiyor, yuvarlanmamak için son gücümüzü harcıyorduk. İp, ayaklarımdan birini kesiyor, çok canım yanıyordu. Dört bir yanımızda dağlar gibi yükselen dalgalar gürültüyle çatlayıp yarılıyorlardı.
Aynı şeyi bu kez daha sert söyledim. Ama Şakro başını var gücüyle göğsüme çarpmaya devam ediyordu. Beklenecek zaman değildi. Ellerini birbiri arkasına dizlerimden ayırdım, onları ipten geçirmeye çabalayarak Şakro'yu suya itmeye başladım.
İşte o zaman o korkunç gecenin en korkunç olayı oldu. Şakro yüzüme bakarak:
- Beni boğacak mısın? diye fısıldadı.
Korkunç bir soruydu bu. Ama soruluş daha da korkunçtu. Şakro'nun sesinde hem ürkek bir boyun eğiş, hem bir yakarı, hem de uğursuz sonuçtan kurtulma konusunda bütün umudunu yitirmiş bir insanın son iç çekişi vardı. Fakat ıslak yüzünde bir ölü beyazlığıyla parlayan gözleri belki her şeyden daha korkunçtu.
« 01 ... 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 »