Ana Sayfa » Yolculamak » Yunus Emre - I : 07


YUNUS EMRE - I (İnceleme)

İLHAN BAŞGÖZ

DÜNYA KLASİKLERİ DİZİSİ: 45


İKİ YUNUS EMRE, İKİ HAYAT GÖRÜŞÜ, İKİ DİN İDEOLOJİSİ

Yunus Emre'de iki değişik din anlayışına dayanan iki şiir geleneği vardır. Bunlardan biri İslam'ın Sünni yorumunu yansıtır; öteki Batıni yorumunu (Ortodox ve heteredox). Müslümanlıkta Sünni yorum, kişinin yalnızca Tanrı ile ilişkisini değil, insanların birbirleriyle ilişkilerini, devlet ve hükümetle ilişkisini, günlük davranışlarını ve hayatlarını da kontrol eder. Yani bütün bir hayat görüşü, davranış biçimidir. Halkın anlayışında bu yorum, insanın, sabah yatağından nasıl kalkacağından tutun da, neler yiyeceğine kadar uzanan hazır kesilmiş bir elbiseye dönüşmüştür. Yedi yüz yıl önce kutsal kaynaklarca nasıl kesilmişse veya daha sonraları Sünni din adamları tarafından nasıl makaslanmışsa, öyle giyilecektir. Bu yorumun temeli Tanrı korkusudur. Kendini tümüyle Tanrı'ya teslim etmektir. Kutsal kitabımızın bütün ayetleri, “Tanrı'dan korkunuz, Tanrı'ya ve Peygamberine itaat ediniz” öğretisiyle doludur. Orda “Tanrı sizi sever” veya “Tanrı'yı seviniz” söylemi bulunmaz.
İkinci Müslümanlık yorumu Tasavvuf yorumudur (mistik yorum). Buna Batini yorum da denmektedir. Kutsal kitabın hemen her ayetinde gizli bir anlam bulur bu yorum. Bu yorumun temelinde coşkulu bir Tanrı sevgisi yatar. Ona, bunun için, sevgi dini diyebiliriz. Öyle bir sevgi ki, onun coşkusuna düşenler, evreni, insanı, Tanrı'yı bir ışık seli içinde birbiriyle kaynaşmış görür. Bu büyük sevginin esrikliğinde, insanları birbirinden ayıran dinlerin, tarikatların, inanışların, milliyet ve ırkların üstüne çıkar ve bütün insanları eşit sayar. Bu yorum da halkın hayatında, törenleri, töreleri, müziği, şiiri, semahı, insana saygısıyla bütün hayatı kapsayan bir dünya görüşü, bir hayat biçimi olarak algılanır.
Yunus Emre, hayatının belli dönemlerinde bu iki anlayışı da benimsemiş görünür. Bunun için onun şiiri bir ikilem içindedir. Onda öz ve biçim bakımından birbirine benzemeyen iki şiir dalı buluruz. Bunların birinde Yunus, aruzu, ötekinde hece veznini kullanır. Birinde Divan şiirinin biçimlerini ve kurallarını yeğler, ötekinde halk şiirinin. Birini, kalemi eline alıp, oturup, dizini kırarak yazar; ötekini, sözlü yaratır, “dilden söyler”. Bu sonuncuyu, belki de, bir müzik aletinin eşliğinde söyler. Ama ikilik, asıl, din anlayışında keskinleşir. Bunların birinde Yunus, medreseden yetişme bir molladır; ötekinde tekkeye postu sermiş bir derviştir. Molla Yunus, işinde gücünde, evinde barkında, namazında niyazında, tam kurulu düzenin istediği bir aydındır. Derviş Yunus, evini barkını bırakıp, kurulu düzene ters düşen bir tekke toplumuna göçmüştür. Düzenle açık bir çatışmaya girmemiştir, ama artık, Yunus Emre, karşıt bir kültürün içindedir. Beyler düzenine ters düşer; Taptuk Baba düzeninin adamıdır. Şimdi, Molla Yunus'la Derviş Yunus'un şiirlerini karşıberi koyalım:

1. Molla Yunus (veya softa Yunus):
Oruç namaz kılmayanın Hak buyruğun tutmayanın
Doğru yola gitmeyenin göğsünde iman n'eylesin.

2. Derviş Yunus:
Oruç namaz zekât hac cürm ü cinyattürür
Fakir bundan azattır hass u havas içinde.

1.
Uçmaktaki hurileri onlar giyinmiş donları
Ne bahtılı müminleri bize nasip eyle Çalab.

2.
Uçmak uçmağım dediğin müminleri yeltediğin
Bir ev ile birkaç huri hevesim yok koçmak için.


«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   ...    52   »