Ana Sayfa » İnanç Kitaplığı » Varidat : 04


VARİDÂT

SİMAVNA KADISIOĞLU ŞEYH BEDREDDİN


Bir toplumun başları olan hatip, imam ve diğerlerinin amaçları, Hakk'a yönelik olmayabilir. Bu durum, onlardan uzaklaşman için yeterlidir. Şayet amaç onları doğru yola yönlendirmek ise, ibadetin temeli, hedeflerinin Allah olduğu yönündedir. Bu temel yok olursa, ibadetleri de yok olur ve toplulukları kötülükler içinde kalır. Kötü topluluklardan uzaklaşmak yeğdir.
Var olanın Allah olduğunu O'ndan başkası olmadığını bil; amaç da, yine Allah'tır; O'ndan başkası değildir. Ya MAKSÛD, ya da MEVCÛD demeleri, bunu gösterir. Birbirileriyle ters düşseler bile, Allah bütün nesnelerde vardır. Çünkü aşamalar bakımından hepsi varlı k ve tezat içine girmektedir. Allah, onlardan münezzehtir. Batıl da bir varlık olarak, Hak'tır ve batıl oluşu nisbidir. Bütün varlık aşamaları, cisimler âleminin içindedir. Bu cisimler yok olunca, ruhlar ve diğer mücerredâttan başka her şey yok olur. “Mirsâdü'lİbâd” adlı eserin yazarı bir örnekle cisimleri katar ve ruhları da aşamalarına göre şeker kamışı, beyaz şeker, bitki ve küp şekerlere benzetmiş; bu arada ruhları cisimlerden ayırma yanılgısına düşmüştür. Hâlbuki gerçek öyle değildir insanın bedeni ruhtur, Hak'tır; suretlerin birikmesiyle yoğunlaşmıştır. Suretler ortadan kalksa da, ortağı olmayan, bir olan Allah kalır.
Hak etki yönünden Allah'tır. Etkilenme yönünden ise, kul ve mahlûktur, mahkûm ve yeniktir. Bundan dolayı bütün işler Allah'a aittir; suretler ise, araçlarıdır. Kulun suretinde görünümünde Hak'tan başka bir şey yoktur. Fakat kul yanılgıya düşüp, kendisinde Hak'tan başka özgün bir varlığın işi ve seçimi bulunduğunu sanmış tır. Bu yanılgı, onun gafletinden ileri gelmektedir. Tıpkı iş yapan sanatkârın, iş yaparken kendisinin ve âletinin ayrı birer varlık olduğunu sandığı yanılgısı gibi. O âletin esas işi yaptığım sanırsa, bu düşüncesi beğenilmez; çünkü gafletinden gerçekleşmektedir. Gerçeği bilip, işi ve seçimi kendisine bağlayıp ve bunların Allah'tan geldiğini anlarsa, bunda yerilecek bir husus yoktur. Zira mahsus iş mahsus suretten çıkmıştır ve böylece o fiilin faili odur. Bu aşamadaki iş, görünüşte insanın fakat gerçekte Allah'ındır. Doğru olanı da, bu şekilde olanıdır. Bilgin kişi, düşünüp, yaptım derse, gerçeği söylemiş olur. Cahil bunu söylerse inandırıcı olmaz. Araştırıp, gerçeği ortaya çıkarmak için, işi yapanın işini hissetmesi ve seçmesi gerekir. Zira istediğini yapar, istemediğini bırakır; çünkü işler, Allah'ın isteğiyle tahakkuk eder; iç ve dış sebeplerden dolayı, aşamalar ve örneklerin gereklerindendir. Bunlar birleşip ortaya çıkınca, istek de zorunlu olarak ortaya çıkar ve sonuçta işler de gerçekleşir. İnsan, işleri bırakmaya muktedir olduğunu sanır; hâlbuki durum öyle değildir. İşleri yapmamak da, aynı şekildedir. Böylece yapanın gerçekleşme sırasında elinde hissinden başka bir şey yoktur. Hayvanların yaptıkları çelişkili işler, onları seçim yapma yanılgısına düşürebilir; hâlbuki gerçek, duyduklarındır. Kargaların çöplükleri eşmesi, horozların gece yarılarında ötmesi ve diğerleri, basit halk tabakasına bilinen anlamda seçim yapma hakkı düşüncesini uyandırır. Bu sadece sözlerin yanlış olanıdır. Aklı yetmeyen karşı gelse bile, keşfin verdiği budur.
Kâinat cinsi türü ve özü yönünden kesin olarak kadimdir ve onun ortaya çıkışı zamanla ilgili değil, zatidir. Karşıtlıklar Hak'tan doğar. Hak bunların bir kısmından hoşlanır, bir kısmından hoşlanmaz. Doğuş, öz ve aşamalar gereğidir. Buna karşı çıkılmaz. Eylemlerin düzene, kendisine yakınlaşmaya, olgunluklar edinmeye yarayanlarına razı olur; aksine razı olmaz. Bu durum, bir adamın, sakin iken yapmayı istemediği bir işi, kızınca yapmasına benzer. Allah'ın iradesi zatın ve aşamaların gereği anlamındadır. Zahirde düşünen kişilerin sandığı gibi suçlar ve fevâhişler ahlâksızlıklar, Allah'ın emriyle ortaya çıkmaz.
Ulu Tanrı zalimlerin söylediklerinden münezzehtir. Allah'ı arayan, hastaya benzer; aranan olgunluklar, sağlığa; cahillik ile Hak'tan uzak kalma da hastalığa benzer. Nasıl ki, bir hasta kendini doktora teslim edip, bir gün yeniden sağlığına kavuşmak ümidiyle, istediğini yapmasına izin verir, emirlerini yerine getirir, ilaçların acılarına karşı sabır gösterir ve tedavideki türlü acılara dayanıklı olmaya çalışıp, gayret harcıyorsa ki bu gerçekleşmeyebilir de, işte arayan kişi de böyledir.
«   01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   ...    24   »